Gramofonlar ölü ruhları haykırıyor bedenlere .
Kalbimin derinliklerine saklanmış ruhum durmadan sızlıyor;üşümüşlüğümü avuçlarımda yitiriyorum.
Kör karanlıklar gecenin koynuna saplanmış bir hançer.
En kör karanlıklar mehtapta bir kelebek kadar masum.
Çoban yıldızı tek etmeden bizi yol almalıyız bir adım atamadığımız mesafelere.
Her sözüm çözemediğim bir düğüm oluyor ve her düğüme bir düğüm bir düğüm daha atıyorum .
Sahipsiz masum bir çocuk yüreğimi alıp kör karanlıklara bırakıyor.
Ne Zaman kör karanlıklara kıymaya kalksam mehtapta masum bir çocuk olup gülümsüyor ve ben düğümlenmiş sözlerimle kör karanlıkta kalıyorum masum ve çaresiz…
(2)
Öyle hasret öyle vurgun öyle çaresizsem sana .
Güzel sözcük bekleme benden
Gecen ay
Mehtaptan güneş
Gözlerimdeki seni çaldı gidenler
Çocuklar mı onlar çoktan ürküp kaçtılar
Öyle hasret öyle vurgun öyle çaresizsem sana
Güzel sözcük bekleme benden
Deniz kıyında paylaşırken çakıl taşlarının yalnızlığını
Son dalgalarda çoktan uzaklaştı kıyılarımızdan
Gökyüzü yansımaz denize
Martılarda paylaştı son ekmek parçasını
Yuvadan düşen kuşlar Nasıl ötüşür
Veee suskunlaşan şairler Nasıl Feryat eder sevgililerin hayaline
Öyle hasret öyle suskun öyle çaresizsem sana
Güzel sözcük bekleme benden.
(3)
Derin bir sonbahar sarsın etrafını .
Güz yaprakları yasa bürünsün bu son gecedir bu son.
Biz çay yudumlayalım günün kızıla vurduğu bir gün batımında.
Etrafımızı sarsın yanan yanan kamış kokusu,saçlarına karışsın.
Sen Seversin çay kaşığının bardaktaki şıkırtısını.
Sen kurduğun imgelerden ve onlara dokunmanın tadını anlat.
Ben gönlümü açıp şiirler okuyayım sana.
Sen Sahiplenmenin tadını yaşat gözlerinde .
Ne olur gün batmasın ,kızıla bürünmesin akşam üstleri .
Kurduğum kurmaca hayeller takılır peşime.
Göğün kızıllığını toplayamazsam gözlerinden hasretinle çaresizliğe bürünür bedenim .
(4)
Fırtına sonrası darmadağın sokaklar gibiyim .
Gecenin üçünde uyanan bir çocuk kadar huzursuz bir o kadarda muhtacım şefkatli ellerine .
Sensizliğinde yokum yokluğunda uykusuz .
Bir gelsen ben de var olurum gecenin hüzne durduğu vakit.
Mehtabı kucaklardık gün batımında .
Güneş açar gök mavisi olur gözlerin .
Gecelerimize ay doğar yıldızlar şefkatli elleriyle gönlümüzdeki ayı kucaklar .
Korkarım dokunduğumda kaybolacağından ;dokunamam çıplak ellerimle her teli şiir kokan saçlarına.
Ve gün doğacaktı fırtınadan arta kalan şehirimize.
Yolla düşüp bütün geçtiğin yol üstü aynalardan gülüşlerini toplayacam .
Mehtabı kucakladığımız gecede bütün umutları ve bütün hayellerimi armağan edecem Sevda’ma ..
(5)
Avuçlarımda vedasızk ayrılıklar.
Elveda dese ellerim yüreğim bin parça .
Ya gitme desem.
Ellerini ellerime alıp gözüne batan kirpiğine sarılıp gitme desem.
Yüreğimde bir elveda boşluğu varken gitme şehrimden.
Sonra bir haykırış içinde soesini yankılanan sesimde duyarsın;belki mahşer günü.
Hasretinle bir kelebek adını fısıldar kulaklarıma.
Bir saçak kırlangıcının ötüşü bütün köşe başlarını hüzüne boğar.
Sen bütün çarelerimizi bir tek çaresizlikte tüketiyorsun.
Sonra hasretine hasret katıp gidiyorsun yüreğimden.
Gitme ruhum sızlar;devreder ardından bütün alemi.
Bir elveda dese ellerim;yüreğim bin parça olur …
(6)
Kurşuni yağmurlar yağıyor sokaklarımıza.
Nedendir bilinmez bugün bir başka tütüyor trenlerin kara dumanları.
Vapurların düdüğü herkesten birşeyler koparırcasına inledikçe inliyor.
Bir çocuklar, birde acılarını sigaranın ateşiyle yakıp içine çeken sarhoşlar gülüşüyor.
Trenler geçiyor vagonsuz.
Gemilerin takati yok artık yol almaya.
Bütün şehir içi otobüsleri caddeleri yararcasına geçiyor.
Nedendir bilinmez bu gün herkesten birşeyler almış.
Bir çocuklar bir de acılarını sigaranın ateşiyle yakıp içine çeken sarhoşlar gülüşüyor.
Kimi ceplerini yokluyor, kimi sevgisini soluyor içine çektiği her nefes alacağı son neffesmiş gibi.
Bu gün herkesten birşeyler aldı.
Sessizlik ve çaresizlik bir başka acı verdi şehrime; herkes birşeylerini yitirmiş gibi.
Kalabalıklar sessizlikte kimsenin söz söylemeye dermanı yok.
Cesur serçeler kanat çarpmadan uçuyor ve rüzgarlar bütün heybetini birtek nefesinde yitirdi.
Dedim ya kurşuni yağmurlar yağıyor sokaklarıma.
Bir çocuklar bir de acılarını sigaranın ateşiyle yakıp içine çeken sarhoşlar gülüşüyor.
Şehrimde…
Barış Esin
Bir cevap yazın