DENEME 493
Von Karman Vortex Streets II – Regine Olsen
Kendine kızmak neye benziyor biliyor musun; Karanlık ve soğuk bir gecede, denizin orta yerinde, girdap az ötende. Bir tahta parçasına sarılmış bedeninin çoğu denizin derinine doğru çekilirken altında ne var ne yok bilmediğin bir çaresizlikle ve panikle aklında boğulmak varken, nefes almaya çalışmak. Telaşlandıkça daha da zayıf ve zor nefesler almak gibi. Kendine şefkat göstermek ise […]
Uçsuz Bucaksız Bir Neden: Sevgi – Cansu Kaya
Sevgi kavramının tanımıyla başlayacak olursak sanırım bunun sonsuz bir boyuta açıldığını fark ederiz. Biz her ne kadar sevgiye tam bir tanım bulmaya çalışsak da hiçbir zaman bunu açıklayamayacağız. Çünkü sevgi koşulsuz birden bire kalbimizde beliren bir umut ışığı gibidir. Karşımızdaki canlı cansız nesneye ya da varlığa neden sevgi duyduğumuzu kendimize bile açıklayamadığımız anlar olabilir. Bu […]
Sosyal Demokrasi – Özgür Karakaya
Sosyal kelimesinin kökeni bilimsel olarak: Dostluk ve yoldaşlık eden, cana yakın, topluma uygun, toplumu gözetendir. Toplumsal Latince socialis socius yoldaş, ortak, müttefik peşinden gitmektir. Devletin vatandaşların toplumsal ve ekonomik varlığını iyileştirmek için önemli roller edindiği yönetim anlayışıdır.Sosyal demokrasiden bahsederken Fransız devrimini hem bir başlangıç, hem de günümüze değin uzanan bir sembol olarak kabul edebiliriz. Bu akımın en önemli temsilcileri arasında ise […]
Mutluluk Arayışı – Fırat Büyükcivelek
Saatler günleri, günler haftaları hatta ayları kovalarken bu kadar hızlı akıp geçtiğine şaşırdığımız zaman boyunca mutluluğu arıyoruz. Bazen beklediğimiz bir terfiyle, bazen almayı planladığımız evle, arabayla, bazen çocuğumuzla ilgili planlarımızla hatta bazen geçmişimizle, geçmişteki güzel anılarla ve başarılarla. En son ne zaman tam olarak mutluyduk? Dün, geçen hafta? Belki çok daha uzun zamandır gerçekten mutlu […]
Evimizin İlk Radyosu – Yasemin Evren
İlkokuldaydım. Hiç unutmam, babam Mascot marka gri bir radyo getirdi. Masaya koyduk. Dinlerken ben yanına oturur radyoyu okşardım. Öyle her evde radyo yoktu ha! Babam köyde çalıştığı için düzenli gazete alamazdı. Radyoyu da gün içindeki yurttan, dünyadan haberlerin verildiği ajansları dinlemek için almıştı. Evde herkes çok mutluydu bir radyomuz olduğu için. Babamın olmazsa olmazı haber […]
Kuru Kemikler Vadisi “İstanbul Sendromu” – Ebubekir Emre Men
Çiçek pasajının önündeki yıpranmış mermer basamağa oturmuş insan manzaralarını seyrediyorum. Geldim İstanbul’a. Gidemiyorum. Hava ne kadar da soğuk! İstiklal Caddesi’nde, ayaza aldırmadan, bir yerlere yetişme telaşı olmadan, oraya buraya koşuşturuyor insanlar. Kestaneci nar gibi kızartmış kestaneleri. Kokusu burnuma kadar geliyor. O ne nefis bir kokudur Allah’ım. Yiyemesem de kokusunu duymak, o mucizevi lezzeti hissetmek […]
Yalansız Bir Dünya – Dilek İşcen Akışık
Yazar, çevirmen Tahsin Yücel’in 2003 yılında Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü ve Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Yalan adlı roman eleştirel bir üslupla yazılmış, toplumun farklı katmanlarındaki sahtelikleri gözler önüne seren, sorgulayıcı bir roman. İnsanlık tarihi boyunca varlığı inkâr edilemeyen bir olgu olan yalanın daha derinden incelenmesi açısından çarpıcı bir kaynak. Yıllar önce annemle babamın […]
Geç Kalan Sevgili – Emel Bulut
Tam olarak nasıl rastlaşmıştık acaba hiç fark etmeden geçip giden zamanlarda… Mesela sen bir otobüs camından dalıp giderken uzaklara, ben gözüm saatte, hangi durakta nereye sefer bekliyordum acaba. Her gün gittiğimiz çay bahçesin de; sen kaptırmış kendini yazılarını yazarken, ben kim bilir hangi kitabın içine saklamış başımı, hülyalara dalmıştım acaba? Hiç aynı sahilin aynı göğüne […]
Müzede – Elif Yalçın
‘Açılan her bir düğme bir sırrı açığa çıkarır, samimiyet seviyesini bir derece arttırır.’ Güneşli bir günde, İtalya’nın doğusundaki ortaçağ kasabası Santarcangelo’da bir müzedeyim. Girişteki yazıyı, hiç kimse bana yakıştırmasa da benim vazgeçilmezim olan siyah kemik çerçeveli gözlüklerimin üzerinden, gözlerimi hafif kısarak tekrar okuyorum. Fark etmeden gülümsüyorum. Şaşaadan uzak ama kendince iddiası olan böyle küçük müzeleri […]
Özgür Ruh – Esra Sungun
Aklıma gelen ilk düşüncemi söylüyorum: Kesin benim atalarım, göçebe bir topluluğun , “hadi yine ve hemen göçelim canlar” diye söylenen çığırtkanları idi. Yoksa ben nasıl böyle olmuş olabilirim ki! Bir yere sığamama ve orada uzun süre kalamama, bir yere kendini ait hissedememe en belirgin “ben” tanımımdı. Bu süpürgeli, uçan cadı halim, genlerimdeki at sırtında gezen atalarımdan miras […]
Tütün Mevsimi – Cemil Şen
Hadi kalksana geç kalacağız. Tütün mevsimi daha yeni başlamıştı, okullar yeni bitmiş karneler alınmış ama tatil hayalleri her sene olduğu gibi yine başka bahara kalmıştı. Egede yaşayan çocuklar için çok uzaktı tatil yapmak, deniz çok yakındı ama hiçbir zaman ulaşılamazdı. Yine aynı ses “hadi geç kalıyoruz.” Uyku o kadar tatlıydı ki belki rüyada denize girmişliğim […]
Bereketli Topraklar Üzerinde ve Orhan Kemal – Tamer Uysal
“İnsan dediğin bir insan ya canını vermeli insanlar için, ya da gölge etmemeli dünyamıza!” Tarihte öyle dönemler var ki yüzyıllara sığacak olaylar sanki küçücük bir zaman diliminde olup bitivermiştir. Ancak o kısa zaman parçalarında olan bitenler kazındıkları insanlık belleğinde kuşaktan kuşağa aktarılırken bıraktıkları derin izlerle yüzyıllara bedel olarak yaşar gider. Bu üç sözcüğü ilk kez […]
Maça Kızı – Zeliha Türkkan
Dar ve kapkaranlık bir yerdeyim. Nerede olduğumu bilmiyorum. Kiminleyim? Ben kimim? Çıkışı olmayan bir alan. Nefes alamıyorum. İlerledikçe bir ışık görürüm diye adımlarımı hızlandırıyorum. Yok, hiçbir umut yok. Sonra diyorum “imkânsız diye” diye bir şey yok. Durmadan ilerliyorum. Dark dizisi geliyor aklıma. Korkuyorum. Gülmeye başlıyorum, sonra ağlamaya. Sonra daha çok ağlamaya. Sonra kahkahalarım yankılanıyor. Kahkahalarımı […]
Son Yorumlar