
Prenses, mavi elbisesiyle gölün önünde dikildi. Rüzgar, prensesin elbisesini göle doğru uçurdu. İşte o anda göl ve prenses bütünleşti. Zavallı oduncu bu güzel bütünleşmeden o kadar etkilendi ki ne söyleyeceğini bile unuttu. Genç oduncu, prensesin ellerinden tuttu ve dedi ki “Sevgili prenses güzelliğiniz aklımı başımdan aldı. Söyleyeceğim her şeyi unuttum.” Prenses gülümsedi. Ellerini geri çekti ve kendi etrafında dönmeye başladı. “O zaman boş verin sözleri. Birlikte dans ederek anın tadını çıkaralım. Hiç konuşmayalım.” diye cevap verdi. Oduncunun ağzı açık kaldı. Gözünün önünde dans eden bu güzel kız gerçek miydi? Hemen ona yaklaştı. Prensesin beline sarıldı. “Kelimeler ağzımdan dökülmese bile mutlaka gözlerimden dökülür. Sevgili prenses, sizi bu dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum.” dedi ve prensesin önünde diz çöktü. Önce güzel kızın eline bir öpücük kondurdu. Ardından prensesin gözlerinde kayboldu. Kalbi heyecanla çarpan prenses, “haydi söyle ne söyleyeceksen.” diye sitem etti. Oduncu gözlerini kapattı. İçinden geçen bütün kelimeleri dile getirdi. “Prensesim sana ilk gördüğüm andan beri aşığım. Seni sadece iki yıldır tanıyorum ama sanki ruhlarımız ezelden beri tanışıyormuş gibi. Kalbim, ruhum seni ilk görüşte tanıdı. O kadar iyi tanıdı ki hiç yanılmadı. Eğer sen de beni seviyorsan ömrünün geri kalanını benimle geçirir misin? Benimle evlenir misin?” prenses, “Evet evet evet diyerek.” bağırdı. Mutluluktan yerinde duramıyordu. Hemen birbirlerine sarıldılar. İkisi de o an sonsuza dek sürsün istediler.
Hava kararmaya yakın prenses evine gitti. Akşam yemeğine kadar yatağında uzanıp oduncuyla yapacakları evliliği düşündü. O kadar mutluydu ki gözleri parlıyordu. Hizmetçi, odasına gelip akşam yemeğinin hazır olduğunu söyleyince prenses mecburen kendine çeki düzen verip aşağı indi. Tabağından birkaç lokma aldıktan sonra, “sevgili anne ve babacığım size önemli bir haberim var.” dedi. Kral ve kraliçe birbirlerine baktılar. Ardından kızlarına dönüp, “nedir kızım?” diye sordular. Prensesin kalbi hızlı hızlı çarpıyordu. Gözlerini yere eğdi. Bir bardak su içti ve söze girdi. “Ben evlenmeye karar verdim.” Kral gözlerini kocaman açtı ve “Ne?” diye bağırdı. Kraliçe kocasının elini tuttu. Onu sakinleştirdi. Hemen sonra kendisi lafa girdi. “Süper haber. Kimle?” diye sordu. Prenses kıpkırmızı kesildi. Saçlarıyla oynamaya başladı. Gözlerini kaçırarak, “oduncuyla.” diye cevap verdi. Bu sefer kraliçe, “ne?” diye bağırdı. Sinirle ayağa kalktı. “Sen delirdin mi? Evlenilecek o kadar prens varken sen bir oduncuyla mı evlenmek istiyorsun? Sen prensessin bunun farkındasın değil mi?” diye ekledi. Prenses de korkuyla ayağa kalktı. “Biz birbirimizi seviyoruz.” diyebildi. Genç kızın gözlerinden korku akıyordu. Bu sefer kral sakin kaldı çünkü kızının gözlerindeki korku ve kararlılığı görmüştü. “Kızım” dedi kral “sen odana çık biz biraz annenle konuşalım.” Prenses babasının lafını ikiletmeden odasına çıktı. Kendini yatağa atıp ağlamaya başladı. Kral da karısını sakinleştirip onu koltuğa oturttu. Sessizce konuşmaya başladı, “hayatım kızarak bağırarak kızımızın fikrini değiştiremezsin.” Kraliçe gözlerini yerden kaldırdı. Kocasının gözlerinin içine baktı. “Daha iyi bir fikrin mi var?” diye sordu. Kral ayağa kalktı ve camdan dışarı baktı. “Elbette var.” diye cevap verdi. Kraliçe heyecanla ayağa kalktı, “nedir?” diye bağırdı. Kral, “sessiz ol kızımız duymasın.” diye onu ikaz etti. Tekrar karşılıklı oturdular. Kral anlatmaya başladı: “Oduncuyu öldüreceğim böylece kızımızla evlenemeyecek.” dedi. Kraliçe bu planı başta reddetse de kızını kurtarmanın başka yolu olmadığı için kabul etmek zorunda kaldı.
Ertesi gün kahvaltıda bu evliliğe karşı olmadıklarını söylediler. Prenses mutluluktan havalara uçtu. Anne ve babasına öpücükler yağdırıp her şey için teşekkür etti. Kahvaltıdan sonra oduncuyla konuşup ailesinin onay verdiğini söyledi. Oduncu başta şaşırdı ama o da çok mutlu oldu. Birlikte bunu kutladılar. O akşam tanışmak için oduncuyu akşam yemeğini davet ettiler. Kral, cadıya gitti ve damadını öldürmek için büyü istedi. Cadı düşündü taşındı ve en iyi büyü tarifini bir kağıda yazıp krala verdi. “Oduncunun yediği her şeye bu karışımdan katın ve ondan sonsuza dek kurtulun.” dedi. Kral büyük bir mutlulukla evine gitti. Hizmetçisine tarifi verdi ve sadece oduncunun yiyeceğine koyması gerektiğini söyledi. Hizmetçi de emre itaat etti. Kral oradan gittikten sonra prenses mutfağa geldi. Hizmetçinin elindeki büyü tarifini gördü. Burada bir şeyler döndüğünü anladı. Hemen hizmetçiye her şeyi zorla anlattırdı. Babasının sevdiği adamı öldüreceğini öğrenince çok üzüldü. Bir o kadar da sinirlendi. Babasından intikam almaya karar verdi. Hizmetçiye o büyüyü hazırlamasını ve bir tabağa koymasını emretti. Ardından odasına gidip hazırlandı. Akşam oduncu geldikten sonra herkes sofradayken prenses mutfağa gitti. Oduncuyla babasının tabağını değiştirdi. Sonra hiçbir şey olmamış gibi sofraya geçti. Hep birlikte keyifle yemeklerini yediler. Kral son yemeği olduğunun farkında değildi. Yemekler bittikten sonra oduncu her şey için teşekkür edip oradan ayrıldı. Prenses odasına geçip sabaha kadar ağladı. Kral gece uykusunda ölmüştü. Bütün ülke bu haberle yasa büründü. Prenses de babasının katili olmayı kendine yediremeyip intihar etti. Oduncu bu acıya dayanamayıp kendini yollara vurdu. Kraliçe de hayatının geri kalanını mutsuz ve umutsuz olarak geçirdi. O da birkaç seneden fazla yaşamadı.
Bir cevap yazın