
İşime gidiyordum her zamanki gibi ve her zamanki gibi sabahın yedisinde sokakta olan insanların çehrelerinden sadece bıkkınlık solgunluk ve mecburen kabullenilmiş yükümlülüklerin verdiği ağırlık ve bezginlik okunuyordu. Kimse sesini çıkartamıyordu nedenini hâlâ dahi anlayamıyorum. İnsanlar oldukça rahatsız edici olan bu köleleştirme sistemine neden sesini çıkarmıyordu toplum baskısı yüzünden mi veya özgüven problemi toplumdan dışlanmama isteği? Üyelerine yeterli mutluluk ve iyilik halini sağlayamıyorsa neydi o toplum sistemi? Kendi içinde bir bütün olan toplum niye kendisini düşünmüyordu bu bir çelişki değil miydi? Neden kendini toplumdan ayıran insanların bencilliği belli ki kitleleri etkiliyordu? Bunları düşünürken metroya bindim her yerde stresli, hoşnutsuz surat ifadeleri ve kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir metro. Nefes alacak yer dahi yok. Bir kitle kendi kendine bunu yapar mı? Saçmalığın daniskası! Eminim ki bu düzeni değiştirecek biri çıkar demek isterdim ama kabul edilmiş güce karşı boyun eğen bir toplumda hatta o gücü kendisi belirleyen tuhaflık içerisinde bütün bir topluma karşı bir kişi veyahut küçük bir grup nasıl direnebilir? Toplumun bütünü karşı çıkarsa n’olur diye düşünürken içimdeki ses onlar korkak diye hayıflandı. Her insan iradeli olarak doğar sonra bazıları hatta çoğu o iradeyi yükselmek bir şeyler elde etmek uğruna kullanım dışı bırakır. Başkalarının iradesi altına girmiş bu toplum çürümüştür, onaylanamaz bir sapkınlık içerisindedir. Bu muhteşem fikirlerimi düşünürken geleceğim durağa vardım ve indim. Kısa süreli isyanımı arkamda bırakıp çoğu insan gibi beni yöneten iradenin emrinde çalışmaya doğru yol aldım.
İşime vardım. Bir ses:
“Hakan Bey şu belgeleri klasörleyip mailime yollar mısınız?” dedi.
Evet bu benim patronum. Her zamanki gibi çok kibar ancak kelimelerinin derinliğine inerseniz konuşması, tehditkâr ve emredicidir. Yapmazsanız kariyerinizi bitirecek yetkiye sahiptir ve hiç çekinmeden bitirebilir. Ona bu yetkiyi veren yasalar gerçekten meşru muydu hiç düşündünüz mü? Düşünseniz dahi kelimelere dökemezsiniz. O aslında göreceli yasalar sanki görecesizmiş, nesnelmiş gibi sizin cezalandırılmanızı emreder. Bu toplumsal yasalar da olabilir yazılı yasalar da. Yasaları dahi kendilerinin çıkarlarına göre manipüle eder bu tür kodamanlar. Aslında kabadır adaletsiz ve mağrurdur benim patronum ama yetkisi gereğince şirkette sözde adaleti o sağlar. Bu bir durumdan ibaret değil bu bir kaide. Bu sadece benim patronumda olan bir durum değil güç ararken insanlara çeşitli yalakalıklarda bulunurlar. Gücü bulunca kendinden aşağıdakileri ezerler. Çoğu da hak ederek rütbelerine ulaşmaz. Bu tipler için iş ahlakı önemli değildir önemli ve biricik olan kendileridirler ancak aslında zavallıdırlar ahlâksızdırlar yeteneksiz ve şımarıktırlar. Nereden geldiklerinin değil ne olduklarının farkındadırlar, işlerine gelen odur
Gerçi her neyse… Konuşsam ne fayda şu patrona mail atmadan önce Yasemin Hanım’a göstereyim, düzenlesin. Gittim gösterdim. Bu arada Yasemin Hanım kıymetli patronumuzun asistanıdır. Tabi ki o da çeşitli gayrimeşru eylemlerle mevkisine geldi. Her neyse oldukça resmi bir şekilde tavsiyeler verdi bana. Şunu şöyle yapın vesaire… Doğal olarak o emredici değil çünkü öyle bir gücü yok ama karşı gelirseniz patronun koruma alanında olduğundan başınıza dertler açabilir. Dediği düzenlemeleri yaptım gönderdim. Tabi ben ne yaparsam yapayım efendim memnun olmayacak ama yapmasam daha fazla memnun olmayacağı için yapmak zorundayım. Şirkette bazı söz hakkı sahibi olan çalışanlar vardır. Bunlar patron tarafından onaylanmıştır tabi ki gayriahlaki yöntemler kullanarak
İşlerim bittikten sonra evime gittim, yattım. Rüyamda bir canavar gördüm. Tam bir kâbustu. Yüzü fare yüzüydü ama takım elbise giyiyordu. Onu tavan arasında buldum. Orada sakladığım bazı yiyecekler canını çekmiş yiyeceklere saldırmıştı ama tavan arasında sadece yiyecekler yoktu paralarım ve tüm hayatım boyunca biriktirdiğim sertifikalarımın, karnelerimin, ve diplomalarımın olduğu bir kutu da vardı. Yiyecekleri yerken yanılmış olmalı ki paralarımı da kemirmişti anlamsız bir şekilde. Ruhu fare olmasına rağmen aklı başka yerdeydi herhalde. Çok komik ama bu fare insan gibiydi ayakları ve elleri var ama ruhu ve yüzü fare ama insan bedeni içinde hani büyümüş de küçülmüş derler ya bu da insanlaşmıştı. Diplomalarımı bile hiç etmişti. Onları da kemirmiş akıllı. Bana da az bir para ve artık bir değeri olmayan diplomalarım kalmıştı. Tabi hemen fareyi evden kovdum. Artık başkasının evine gidip onun eşyalarını kemiriyordur herhalde. Giderken benle de az mücadele etmedi değil. Uyandığımda çok korkmuştum. Farenin tipi ve hareketleri çok rahatsız ediciydi
Rüyamdan korku içinde uyandım işime gidecektim. Oldukça trafik vardı ve 10 dakika geç kaldım. Hemen patronum geldi tabi. Kartımı makineye geç geçirdim ve onun ekranına düşmüştü. Bizi denetleyen bir makine var evet. Oraya şirkete girdiğimizde kartımızı okuturuz. Her neyse, geldi yanıma neden geç kaldığımı sordu. Elbette yargılayıcıydı konuştuğumuz ve kendimi anlatmaya çalıştığım sırada rüyamı anımsadım.
Kirpi Edebiyat ve Düşün Dergisi olarak öyküsü için Hacı Sabancı Anadolu Lisesi Yaratıcı Yazarlık Kulübü Öğrencilerinden 9F Sınıfı Mustafa Yusuf AYER‘e teşekkür ederiz.
Bir cevap yazın