ÖYKÜ 673
Senin Hayatın Benim Hayatıma Dokunuyor – Nimet Erenler Gülkökü
Bazen söyleyecek çok şey varken susmak ister insan! Bazen susmanın fayda sağlamayacağını düşünür ve taşar ya insan, işte öyle bir an.. Her an her yerde etrafımızı çepeçevre saran bir bilinç düzeyinin içinde yaşıyoruz. Dışarıdan gelen uyaranlar ise bizi allak bullak etmeye yetebiliyor. 14 Şubat “Sevgililer Günü”ne dair yapılan bir haber ve içeriğindeki mesaj öyle yenilir […]
Gülüşü Güzel Adamlar – Cennet Güvenç
Bir zamanlar bu ülkede gülüşü güzel adamlar vardı. Hatırlar mısınız diyeceğim ama eminim ki sizde benim gibi hiç unutmamış, filmlerini yüz kere bin kere izleseniz de yine televizyonu zaplarken gördüğünüz an da hemen o filmi izlemeye devam ediyorsunuzdur. Bütün repliklerini, bütün sahnelerini, kahkahalarını, gözyaşlarını her zerresini ezbere bildiğimiz o unutulmaz Yeşilçam filmleri. Adını bile duyunca […]
Kadın Nidasında Gizem – Gürsel Özkır
Yaradılış gereği yaratmak; üretmek, fayda vermek ve gelir sağlamak adına kadının sesine uzanmak yetmez, oraya varmak gerek. Bir üslubun tutulan naralarla biçimsiz kalışın nedeni, o sesten ırak kalışlar olsa gerek. Öyle ya; insanı düşüren, tek taraflı(kanatlı) uçmak oluyor. Nasıl ki; bilgeliğin bir kanadı bilim ve bir diğeri ise sanat oluyor ise, aynen, insanın da sanat […]
KIŞIN KAPINA GELEN MASALCI – Saniye Kısakürek
Yazmasaydım iyi mi olacaktım? Bilmiyorum! Niye başladığımı da bilmiyorum bu yazıya. Belki güzel haberlerle başlamalıydım yazıma.. Mesela dünyada ağaç sayısı arttı, diyerek başlasam olur muydu!? Yazmasaydım iyi olurdum, evet. Dünyadan elimi eteğimi çekerdim. Ağaçların, bağların, bahçelerin yıkıntılarında gezinirdim en azından. Ormanlarca acı dolmazdı kalemimin ucuna. *** En iyisi düş mü gerçek mi olduğunu anlamadığımız sözlerle […]
Agâh ve Revan – Cem ARDIÇ
Bu fıstık çamı ormanında kuşluk vakti bittiğinde ıssızlık daha belirgin olur. Ağaçlar konuşmaya ya da susmaya başlar, ardından da zifiri karanlıktaki milyonlarca yıldızın sessiz senfonisi teslim alır geceyi. Ormanın yükseklerindeki köhne evime taşındığım ilk gün, yaşadığım zorunlu göçün ilacının geceler olacağını anlamıştım. Yaşlandıkları için evi bana satan çift buranın akşamlarını seversin demişti; öyle de oldu. […]
“Gölge” – Turgut Say
“Gölge, kişinin yaşam boyu hesaplaşmak zorunda kaldığı öbür yüzüdür!”-Carl Gustav Jung (1875-1961) Tam olarak onu ne zaman kaybettiğini bilmiyordu. Bilemezdi! Tek hatırlıdığı şey onun yokluğunu fark ettiği gündü; güneş parlıyordu ve gökyüzü masmavi ve yakındı. Hiç onu böyle hatırlamıyordu. Kasabanın meydanında dikilmiş çocukların neşe dolu bağırışmalarını dinliyordu. Çocuklar kaygısızca koşuşup oynuyorlardı. Birden yaşlı bir adam […]
YENİ EV – DİDEM SAYAT
‘‘ Seni aldattım, ’’ dedi. Bunu, hadi gezmeye gidelim, hava çok güzel ya da karnım acıktı dercesine söyledi. Gözleri muzip bakışlarını takınmış, üst dudağı hafifçe yukarıya doğru kıvrılmıştı. Kısa bir nefes aldı ardından ve önündeki ızgara eti iştahla yemeye devam etti. Ağzından çıkan kelimeler havada yayılırken anlamını yitirdi o anda. S, E den ayrıldı, N […]
ÖLÜM UYKUSU – Sevim Demiröz
İşten çıkıyorsun. Her taraf yağmur, çamur, korna sesleri. Kafan kazan gibi. Biran önce kendini kutsal mabedine, en güçlü kalene, evine atmak istiyorsun. Trafikle boğuşuyorsun, insanlarla boğuşuyorsun, teknolojiyle boğuşuyorsun, bunların hepsini sıralı-sırasız yerine getirirken aslında bu yorgun yaşamı haketmediğini düşünüp en çok kendinle boğuşuyorsun. Güç bela da olsa kapıdan içeri kendini atıyorsun. Evin sessizliğine kendini bırakırken […]
İKİ SAMİMİ ARKADAŞ – Sadık Güvenç
El yordamıyla dış kapıyı bulmaya çalışırken devirdiği kül dolu tenekeye sövdü: -Devril bakalım soyka kalasıca, bir sen kaldıydın ayağıma dolaşmayan! Devrilen tenekeyi yine el yordamıyla doğrulttu. Sık sık kendini yakalayan sidik belası için koymuştu bu tenekeyi kapının yanına. Dışarının soğuna aklı kesmediği zamanlarda hacetini burada gidermeye çalışıyordu. Yarısı külün içine yarısı fanilasına, pantolonuna… Dış kapıyı […]
SON”GÜL”den Sevgililer Gül’ü – songül korkmaz
14 Şubat’ı tahayyül etmemin bir önemi olmadığı şu günlerde kalemimi gönlüme çevirdim ve oturdum iki cihan serverini yazdım. Yirmi birinci yüzyıl aşklarında edebin taban ile tavan arasında gelgitler yaşamasından sanırım en iyi kararı verdim. Bazı konular ve kişiler vardır ki hiçbir dönem, hiçbir karalama eskitemez onları. Aşk gibi, sevda gibi, ölüm gibi, Nedim gibi, Bâki […]
AŞKTANDA ÜSTÜN AŞKIM ŞİİRİM ANADOLUM – remzi kokargül
Sonbaharın en gri günleri. Gökyüzü başka başka desenlerle kaplı. Gün batımı öyle rengârenk ki! kırmızı desem değil, mor desem değil, pembe hiç değil. Ufukların muhteşem manzarasını bir tek renge mahkum etmek istemiyorum. Ve o ışık saltanatı çağırıyor beni uzaktan. Gel diyor güllerin ülkesine. Sonbahar yağmurları değerken toprağın ateşli alnına düşüyorum yollara. Yollar ki bıkkın¸ yollar […]
Hala Ben Olmak İster Misin? – Elif Yavuz
Bir anlık ben olmak ister misin? Benim yerime geçmek , gördüklerimi görmek, duyduklarımı duymak , hayatımı iliklerin de hissetmek ister misin? Eğer cevabın evetse güzel bir hikayeye başlayamayız haberin olsun ,zaten doğrudürüst okuma da bilmem ben . Bizim köydeki mektebin sınıfları küçüktü o yüzden bütün köyün çocukları olarak sıkış tepiş otururduk sıralarda. Tahtayı görmek zaten […]
Kaybetmek …Keşkelerim – TUĞBA BAĞIRGAN
Kaybetmek! 3 heceli en uzun kelime… içinde hüzünden yenilgiye, kasvetten ayrılığa bin beter duygu barındırma hali… Benim sandığın o şeyin ; mesela aşkın, mesela başarının, mesela hafızanın, mesela geçmişinin ve hatta geleceğinin bazen parmaklarının arasından akıp gitme hali,su gibi,kum gibi… Hayatın ele avuca sığmayan akışkan hali… Kaybetmek! Tüm kişi zamirlerinde aynı hezimette çekilebilen yegane fiil. […]
Son Yorumlar