ÖYKÜ 673
Islak Forma – Kerem Han
Arif, İzmir’e ilk defa yalnız gidecekti. Ellerini kavuşturmuş, başını cama dayamıştı. Gözleri, güneşin dünyadaki yansıması gibi olan uçsuz bucaksız ayçiçek tarlalarına dalıyordu, tepesindeki güneşten kuvvet alan gündöndüler sarı olan başlarını mağrur ve meraklı bir şekilde dikmiş otobüsü kesiyordu. Arif dokuz yaşındaydı. Nasıl ki yaz mevsiminde, güneş dik geldiğinde ayçiçekleri en verimli dönemini yaşıyorsa; Arif’in de […]
Astalavista – Berk Bozbel
Babam ve annem sonunda çıkmışlardı evden. Sinirden kendimi yerden yere vuruyordum. – Ya arkadaş nasıl ya nasıl? Aklıma direk, telefonum geldi, çünkü bugün herkes adeta kıyamet benim elimden sanki kopacakmışsına beni arıyacaktı:” – Kaç aldın? – Puanın ne? – Geçtin mi? – Sıralaman kaç? – Hukuk geliyor mu? – Senden hiç bir halt olmazdı zaten. […]
KIRMIZI HIRKA – Meltem Dağcı
Yüreğimde kesik bir güvercin kanat çırpıyor. Tomris Uyar Süt içilen günlerden, bahçedeki vişneleri toplamalardan, yarısı okunmuş altı çizili kitaplardan, derli toplu günlerden dağınık odalara, meltem rüzgârlarından, gecelerden sabahlara, komşulardan, günaydınlardan, gazetelerden cinayetleri okumaya, o sayfayı yırtmaya, kalkıp süt içmeye, bahçeye dönmelerden, vişne ağacının dibinden, utanmalardan, geçtim. Geçtim. Bahçedeki yere düşen yaprakları çelimsiz eliyle topladı Emel. […]
GÜZELLİKTEN ÇİRKEFLİĞE – GALİP ÖNLÜ
Ne vakit olursa olsun çocukluğum aklıma gelince bir üzüntü illeti sarar bedenimi ve alıp mahmurlaşmış sarhoş diyarlara götürür beni. Şu anda o günlere öyle bir dönesim var ki, sadece bir anlığına, bir saniyeliğine… Mümkün olmadığını kavramak lakin bunu tahayyül etmek bile derin cerihalardan sıyrılıp uçsuz bucaksız, sessiz ve çehresiz bir mutluluk kıpırtısına sebebiyet verebilir. Gerçekten […]
Çağımızın Vebası: Bir Yalnızlık Hali – Cennet Güvenç
Bazen böyle oluyorum. Bazı akşamlar bir hüzün yolculuğunun içinde kayboluyorum. Öyle bir hüzün demeti geliyor ve içime öyle bir yerleşiyor ki, bir yalnızlık hali sarıyor etrafımı, o anlarda susmaktan başka hiçbir şey gelmiyor elimden. Efkârım birikiyor ve sığmıyor içime. Yaşadıklarıma, ama en çok yaşayamadıklarıma hüzünleniyorum. Artık en iyi öğrendiğim şey de bu oldu. İnsanın zaman […]
Acımadan Yazarım – Gürsel Özkır
Acımadan ve korkmadan düşündüklerimi söylemekten ve yazmaktan ne korkar, ne de acırım. Öyle ya dobra olmak gerekir; gerçekle yüzleşip, kaybı her ne ise kendisini yaşamaktan korkup, kendine acıyacak kadar aciz ve bencil olmamak gerekir. Nefret edilme pahasına bile gerekiyorsa söyler ve yazarım. Zira insan düşündüklerini söylemiyorsa, bunun neticesinde de açık bırakacağı bir kapı olması düşüncesi […]
Haberin Var mı? – Sevim Demiröz
yağmur yağıyor. toprağın karnı tok, ağaçlar sudan tiksinmiş. adam elindeki çuvalı çekiştirerek çöp kutusunun yanına yaklaşıyor. yağmura inat, aldırmadan çöpü karıştırırken, delik-deşik ayakkabısının içinden, altından, üstünden sular geçiyor. tanrı’ya darılıyorum. gri asfaltta arabalar kırmızı ışığın gazabıyla sıralanmış beklerken kağıt mendil satan bir çocuk çıkıyor ortaya. elinde mendilden çok kesik izleri, çiçek gibi açmış nasır benekleri. […]
Yağmurdan Önce Sağanak Hüzünler -TURGAY CAN
Şairin hüzün dediğini ben yağmur diye sürüyorum yüzüme. Burada bir telaş var burada, kırık masalara izler kazınmış bazıları şiire benzer bazıları dikdörtgen. çay mesela cep yakmıyor burada ama çay içiyoruz ya plastik bardaklarda vay bizim halimize sevgilim ama olsun hararetimiz aşka dair. Birbirimize yüzyıllar ısmarlıyoruz benimkisi senin elman gibi, kırmızı ve kanlı. bak, yağmur demişti […]
BOMBA – kasım mor
Güneş henüz doğmuş, sokaklar ufak ufak nefes almaya, canlanmaya, yaşam belirtileri göstermeye başlamıştı. Çalar saat’in çığlık çığlığa bağırması ile uyuşuk ve kör bir el tarafından susturulması bir oldu. Fikret, yorgan döşek bileşkesinin terekküp ettiği sıcağa kanıp, üşengeç bir tavırla yorganı biraz daha başına çekti. Bir iki kıpırdanıp keyfini çıkarabileceği en uygun pozisyonu alma gayretinde iken, […]
HALİL VE ALACALI – Mithat Önal
Tahta kapı büyük bir gürültüyle kapandı. Kenarları yırtılmış kara lastik ayakkabılarını sürükleyerek ilerledi taş avluya. Üç sene önce İbişlerin Kazım’la bir haftada güç bela kurdukları çardağın altından geçerken başını yukarı kaldırdı Halil. Alacalıyla göz göze geldi. Gülümsedi. Kanatlarını çırparak havalandı. Sahibini üç takla ile selamladı. Sonra da İbişlerin evine bakan ceviz ağacının sarkan dalına kondu. […]
ÖZGÜRLÜĞÜN KUŞLARI – Hediye Polat
Taş beton duvarlar örülmüş üstümüze. Penceresi küçücük, hem de ince aralıklı demirlerle örtülü. Apaydınlık günde bile karanlık içerisi. Oysa bahar gelmiştir, aç kapıları Kadim. Yaylalar yeşildir. Iğıl dereler yarpuz yaprakları ile çevrili… Dağlar ise sisler içindedir, mor mor tütmektedir. Pencereden bir avuç gün ışığı sızdıkça canımızdan can gitmektedir. Aç kapıları Kadim, aç kapıları. Kadim uykusundan […]
EKSİK FOTOĞRAF -Mecit Selçuk
Kaç gün oldu geleli bu ülkeye, bu şehre bilmiyordu, saymadığından olsa gerek aklında tutamıyor bir türlü. Her zaman olduğu gibi yine okuldan çıkıp yol aldı eve doğru, seyrek adımlar ata ata. Kaldığı binaya yorgunca vardı. Biteviye bir halde tırabzana tutuna tutuna çıkarken apartmanın merdivenlerini, iç sesini duydu birden: ’’kalbinin fotoğrafını çekebilir misin?’’. Durdu aniden kadın, […]
Bekleyiş – Fatma ŞAHİN
Her gün yaşamın boyunduruğu altında çılgınca devinimlerde bulunan ve sağa sola neşe saçan insanlar görüyordu. Ve korkuyordu yaşamın onu da ele geçirmesi ihtimalinden. Mesela birden gelişigüzel bir kahka tutsa ya da yolda yürürken kapılıverse yolun akışına, hemen gider ve en yakınındaki banka otururdu. Böylece yeniden durgun bir ev güvenliği sarardı içini. Tehlikeli olmayan tek kapılış, […]
Son Yorumlar