ANLATI 495
Boş defter- fatma şahin
Kalktı. Kalkmasa da olurdu. Orada oturuyor olması kimsenin umrunda değildi. Ertesi gün sabaha kadar kimsenin ona ihtiyacı yoktu. Ona derken; onun apartmandaki çöpleri çıkarıp atmasına ya da apartmanı silip temizlemesine ihtiyaç yoktu. Yürümeye başladı. Yürümese de olurdu. Zaten gidecek bir yeri yoktu. Ama o yürümeye devam etti. Dar kaldırımlı ara sokakta, kaldırım bitene dek yürüdü. […]
ŞEHİR VE ÜTOPYA -TAMER UYSAL
1- “Büyük şehir insɑnını büyüleyen ɑşktır, ɑmɑ ilk bɑkıştɑ değil, son bɑkıştɑ ɑşk.” Walter Benjamin 1940’ta nazilerin eline düşmemek için intihar etmesi Walter Benjamin’in yaşamını dramatik hale getirmiştir ancak yapıtları yaşadığı sanayi devrimi sırasında düşünceleri de oldukça ilginçtir. O dönem aydınları arasındaki hiçbir şey umut edildiği gibi olmamış yaygın olan olan melankolik yaklaşım yapıtlara da […]
BASTON SESLERİ ve KALEMİM – Bahtiyar ERMİŞ
Gözlerinde ve dişlerinde gördüm onu… İçimden böyle geçiyordu. Böylelerinin ve böyleliklerin hikâyesini yazmak. Bozuk kaldırımları dikkatlice adımladım. Bir amca bana samimice bir selam verdi. Bastonu yoktu. Sevdiğim, ahşap tabelasında; dumanı tüten bir çay bardağı görüntüsüyle beni kendisine çeken; yine aynı yer oldu. Burası, karmakarışık sesleri içinde beni çok hızlı bir zihinsel yolculuğa çıkaran bir kahvehane. […]
BABA VE EVLAT – Hikmet ATEŞ
Fırındaki günlerinden kalan erken uyanma alışkanlığından kurtulamayan Hasan bu sabahta erkenden yola koyulmuştu. Evi ile bu yeni iş yerinin arası yürüme mesafesi ile hemen hemen bir saati buluyordu. O bu yolu biraz daha uzatarak, oturduğu mahallenin hemen aşağısındaki mahallede bulunan ayrık nizam, bahçeli evlerden oluşan sokaklardan yoluna devam etti. Bu mahalleyi ve bu sokakları ona […]
Sorgulayarak yaşamak mı ? -AYBERK MAZI
Bilginin değil, bilmenin, bilerek yaşamanın, farkında olmanın acısını çekiyoruz artık. Farkında olmanın, farkına varmanın acısı bu. İnsanı, insanın iç dünyasını tanıdıkça daha da büyüyor acımız. Bitmek bilmeyen arzular, hırslar, tutkular, öfke ve kin.. Neyin esiri olduğunu bilmeden yaşayan amaçsız ve idealsiz insanlar. Kaybolan değerler.. Sorgulamak yoruyor insanı, yalnızlaştırıyor-ötekileştiriyor. Sorgulamak çoğu zaman bulmaktır aslında aranılan gerçeği, […]
KUŞLARIN SESİNE KULAK VERMELİ – Hüseyin HATIL
Özgürlükse eğer gökyüzü, bu özgürlüğün tadına en çok varanlar, kuşlardır. Kuşlar, hürriyet aşkıyla kanat açarken göğe doğru, dillerinden dökülen namelere kulak verseniz, size yeni bir dünyanın kapılarını aralamak istediklerini anlarsınız. Kuşlar da bizden farklı değil aslında. Kederleri, mutlu anları, hüzünleri, hasretleri, kırgınlıkları, sevileri, ayrılıkları var. Sık sık terk etmek zorunda kalsalar da yuvaları var. Onların […]
AŞK VE NEFRET – Şahin KÜÇÜKSÜSLÜ
Hiç dikkat ettiniz mi? Modern zamanların en fazla ses getiren icatlarının nerede ise tamamı iç sesimizi katletmeye yönelik. Kulaklarında şu zımbırtılarla , müzik dinleyerek yürüyen şu yeniyetmelere bakın. Zombi gibi bütün insani algılarını kapatıp yürümek bir ergen için belki sıradan sayılabilir de şu koca koca adamlara kadınlara ne demeli? Hızlı okuma kursları örneğin. Bütün mesele […]
Islak Forma – Kerem Han
Arif, İzmir’e ilk defa yalnız gidecekti. Ellerini kavuşturmuş, başını cama dayamıştı. Gözleri, güneşin dünyadaki yansıması gibi olan uçsuz bucaksız ayçiçek tarlalarına dalıyordu, tepesindeki güneşten kuvvet alan gündöndüler sarı olan başlarını mağrur ve meraklı bir şekilde dikmiş otobüsü kesiyordu. Arif dokuz yaşındaydı. Nasıl ki yaz mevsiminde, güneş dik geldiğinde ayçiçekleri en verimli dönemini yaşıyorsa; Arif’in de […]
Çağımızın Vebası: Bir Yalnızlık Hali – Cennet Güvenç
Bazen böyle oluyorum. Bazı akşamlar bir hüzün yolculuğunun içinde kayboluyorum. Öyle bir hüzün demeti geliyor ve içime öyle bir yerleşiyor ki, bir yalnızlık hali sarıyor etrafımı, o anlarda susmaktan başka hiçbir şey gelmiyor elimden. Efkârım birikiyor ve sığmıyor içime. Yaşadıklarıma, ama en çok yaşayamadıklarıma hüzünleniyorum. Artık en iyi öğrendiğim şey de bu oldu. İnsanın zaman […]
Acımadan Yazarım – Gürsel Özkır
Acımadan ve korkmadan düşündüklerimi söylemekten ve yazmaktan ne korkar, ne de acırım. Öyle ya dobra olmak gerekir; gerçekle yüzleşip, kaybı her ne ise kendisini yaşamaktan korkup, kendine acıyacak kadar aciz ve bencil olmamak gerekir. Nefret edilme pahasına bile gerekiyorsa söyler ve yazarım. Zira insan düşündüklerini söylemiyorsa, bunun neticesinde de açık bırakacağı bir kapı olması düşüncesi […]
Haberin Var mı? – Sevim Demiröz
yağmur yağıyor. toprağın karnı tok, ağaçlar sudan tiksinmiş. adam elindeki çuvalı çekiştirerek çöp kutusunun yanına yaklaşıyor. yağmura inat, aldırmadan çöpü karıştırırken, delik-deşik ayakkabısının içinden, altından, üstünden sular geçiyor. tanrı’ya darılıyorum. gri asfaltta arabalar kırmızı ışığın gazabıyla sıralanmış beklerken kağıt mendil satan bir çocuk çıkıyor ortaya. elinde mendilden çok kesik izleri, çiçek gibi açmış nasır benekleri. […]
Yağmurdan Önce Sağanak Hüzünler -TURGAY CAN
Şairin hüzün dediğini ben yağmur diye sürüyorum yüzüme. Burada bir telaş var burada, kırık masalara izler kazınmış bazıları şiire benzer bazıları dikdörtgen. çay mesela cep yakmıyor burada ama çay içiyoruz ya plastik bardaklarda vay bizim halimize sevgilim ama olsun hararetimiz aşka dair. Birbirimize yüzyıllar ısmarlıyoruz benimkisi senin elman gibi, kırmızı ve kanlı. bak, yağmur demişti […]
EKSİK FOTOĞRAF -Mecit Selçuk
Kaç gün oldu geleli bu ülkeye, bu şehre bilmiyordu, saymadığından olsa gerek aklında tutamıyor bir türlü. Her zaman olduğu gibi yine okuldan çıkıp yol aldı eve doğru, seyrek adımlar ata ata. Kaldığı binaya yorgunca vardı. Biteviye bir halde tırabzana tutuna tutuna çıkarken apartmanın merdivenlerini, iç sesini duydu birden: ’’kalbinin fotoğrafını çekebilir misin?’’. Durdu aniden kadın, […]
Son Yorumlar