ÖYKÜ 673
Akşam Güneşi – A.Mehtap Sağocak
Ben Zeliha. On iki yıllık sınıf öğretmeniyim. Bu yıl ikinci sınıfları okutuyorum. Otuz öğrencim var. Ekim ayında bir pazar, bir veli toplantısı günü bugün. Öğrencilerimin anneleri, babaları benimle konuşup, çocuklarının durumunu öğrenmek üzere gelecekler. Sosyal ve ekonomik profilleri yüksek aileler genellikle. Hepsi kendine güvenen, bilinçli ve titiz ebeveynler. Çocuklarımın hepsini tanıyorum. Aile yapıları kadar, kişiliklerini, […]
Eşeğin Şehirlisi – Gülizar Tamer
Çenesinin altına kavuşturduğu çingen üslüğü dizlerine kadar iner, kısa boyuna uyumlu şalvarıyla çadırı andırırdı. Adımları toprağı incitmekten korkar gibiydi. Uluk Ayşe denilse de aslında tembel de değildi. Herkesin yaptığı işleri yaparak günlerini tamamlardı. Gezmeye pek gitmezdi o kadar. Bazlama yapacaktı. Sabah ezanıyla uyandı. Unu eleyip hamuru yoğurdu. Hamurun gelmesini beklerken, avluya indi. Kıyılarda, ağaç altlarında […]
Tırlat, Fırlat At(ma) – Nazım Kayalı
Dedem öleli bir yıl kadar oluyor. Aidiyetle bağıntılı ebedi bir sevgimiz ve isimlerimizin aynı olmasından kaynaklı birbirimize karşı oluşan bir sempatimiz vardı. Sadece bu iki sebep onu diğer dedemden daha çok sevmeme yetiyordu. Sanırım o da sırf bu sebeplerden ötürü beni diğer torunlarından daha çok seviyordu. Zaten beni diğer torunlarından ayıracak dişe dokunur başka bir […]
Gri Defter – Melis B. Yüksel
Her ne şart ve durumda olursa olsun, insan kendini iyi hissetmesi için önce kendine iyi görünmesi gerekir. Saçlarım yok, kaşlarım dökülmüş, sokağa çıkarken maskeli olmak zorundayım. Bu da insanların garip bakışlarıyla karşılaşmama neden oluyor. Olsun diyorum. Ben bununla yaşamayı öğrendim ve kendiimden kaçmıyorum. Buna da şükrediyorum. Çünkü elimden bir tek bu geliyor. Günler, haftalar ve […]
Kavanozdaki Kabuklar – Ahmet Akif Özcan
Güzel bir insanmış. Yaşasaydı bilecektim. Ölmüş. Hatta geçen gün ölmüş. Annesi de kahrından ölmüş. Ölen ölmüş. Kalan sahalar… karşı arazide çocukların futbol oynadığı bir halı saha vardı. Apartman dikeceklermiş. Diğer yandan çocukların umutları da ölmüş oldu. Ölmeyene baktım. Yaşıyordu. Sadece nefes alıp verişinden anlıyordum bunu. Mutfağa geçtim. Bir şeyler pişirmekle meşgul. – Nezihe’nin oğlu ölmüş […]
İncir Zamanı – Esra Sungun
İncir zamanıydı. Gözünü açtı ; duvardaki ana yadigarı saatine baktı , köyündeymişçesine hissetti kendini. Ağzında , en sevdiği meyve olan incirin tadı vardı ; buruk ama tatlı , yaratıcı yapımı reçelli..Hatta minik tanelerinin dişlerinin arasındaki çıtırtılarını bile yaşadı . Ağzı sulandı birden.Sabah saat 6 idi henüz.Nereden düşmüştü ki aklına..Beden ve zihin hafızası idi besbelli. Çocukluğunda […]
Bir Avuç Umut – Arif Tan
Ne güzel bir Mayıs sabahı. Baharın o renk cümbüşü halen devam ediyor. Güneş iyiden iyiye kendini göstermeye başladı. Denize yürüme mesafesi beş dakika olan 3 katlı evin her odasında hissedilen o keskin iyot kokusu bu sabah daha da etkili. Ama bu öyle bir koku ki denizle büyüyenlerin aşina olduğu, en güzel parfüm kokularının bile […]
Tozlanmış Çamaşırlar – Rana Duman
Köyümüzün misafirlerini bir ev sahibi sıcaklığı ile karşılayan camisi ve tam karşısındaki gri ev, bizim seninle küçük yuvamız, şimdi sana seferimi beklediğim bir rıhtımdan farksız. Hatırlar mısın Furkan, bahar gelmişti yine seni zorlu bir görev beklemekteydi. Her gidişinin bir dönüşü olduğuna o denli inanmıştım ki sen henüz gitmeden ben dönüşünü düşlemiştim. Ah Furkan, o gün […]
Yirmi Dört Saat-İki Kişilik-Yalnızlık – Ali Şefik Arslan
SABAH, saat:08 Öfff! Ne rüyaydı ama!..Sahil cıvıl cıvıl… Şehrin tüm insanları ve hatta neredeyse tüm evcil hayvanları burada… Hepimiz, dip dibe uzanmışız kumların üzerine. İki aylık bebeler, doksanlık ihtiyarlar, kediler, köpekler… Kollarımız, ayaklarımız birbirine değecek nerdeyse. Kimsenin, CORONA virüsten haberi yok. Kimse, “sosyal mesafe” endişesi taşımıyor. Sevgililer el ele… Daracık alanda top oynayanlar, şakalaşanlar, suyun […]
Hırsızın Babası – Yüksel Akkuzugil
Mahallenin stadyumun tam karşısına gelen kısmında askeri lojmanlardan biraz içeri girildiğinde iki şeritli ama oldukça dar bir yol, ana cadde ile mahallenin bağlantısını sağlayan bir atardamar görevi görüyordu. Karadenizli bir müteahhidin yaptığı ve bu yüzden adı Karadeniz blokları olan iki bloklu ve sekiz katlı binaların hemen karşısında ve yanında yer alan dört blokluk apartmanlarda Merinos […]
Son Sözler – Ece Kuru
“Neden kıymet bilmiyoruz? Neden elimizdekilerin varlığını anlayamıyoruz? Hep olumsuz düşünüyoruz. İyi ve güzel şeyler bizi etkilemiyor. At gözlüklerini takmışız ve sadece görmek istediklerimizi görüyoruz, bazen de bize gösterilmek isteneni. Neden hastanelerde aklımıza ölüm geliyor? Neden doğum veya iyileşen, mutlu bir şekilde sevdiklerine geri dönen insanları düşünmüyoruz?” diye düşündü babasını kaybedeceğini bildiği gece. Ay ve yıldızlar […]
Prag Sendromu – Cilasin Özgün
Daha önceden duydum biliyordum ama nasıl bu kadar büyüleyici olabilirdi. Burada olmak fazlasıyla ürpertici atmosferin içinde olmak büyü gibiydi. Neden böyle söylendiğini herkes görüyordu! Aklım bir karış havada sanki beynim uyuşuyordu şaşkınlıktan ve her yeri görmek istedim bir anda. Kiliseler, şapeller, müzeler kenti Prag’ tı burası! Taş köprüleri dev gibi sıralanmış, katedralleri barok ve gotikti, […]
Yeşil Mendil – Cihangir Boz
Her zamanki yollardan, her zamanki magruslarla görev yaptığım beldede indim. Yıllarca doğunun köylerinde görev yaptıktan sonra tayinim bu şirin, güzel ve zengin kasabaya çıkmıştı. Tezek kokuları yerine baygın ıhlamur kokuları; Minik derelerin kenarında hasbel kader uzayan iki üç kavak ağacı ile soğuk kış günleri çıplak kalan söğüt ağaçları yerine, kızıl çamlar, palamutlar, gürgenlerle dolu orman […]
Son Yorumlar