ÖYKÜ 673
Aşk Uğruna – Erdem Özçelik
Nasıl tarif edilebilirdi böylesi bir sonsuzluk? Nasıl anlatılabilir, dile getirilebilirdi? Uçsuz bucaksız cıvıl cıvıl ormanların eşsizliği vardır ya hani, içinde kuşların, kelebeklerin uçuştuğu, zıpır tavşanların bir o tarafa, bir bu tarafa koşturarak yemyeşil deryalara uzandığı… Ya da kocaman bir kış bekleyip, baharda filizlenen çiçeklere benzeyen… Taptaze umutları besleyip büyüten, umutsuzluğa bile umut olan… Belki de […]
Aysel – Didem Sayat
Sıcaklar geri geldi. Uzun süren yağmurlu günler ve beraberinde getirdiği iç sıkıntısı yerini dinginliğe bıraktı demek isterdim ama öyle olmadı. Kahvemi aldım penceremi açtım ve yanına kuruldum. Buradan denizin incecik bir ucunu görebiliyorum. Elimi pencereden çıkarıp sabah esintisini hissettim, yapraklarını içeriye sarkıtan palmiye ağacıma dokundum ve ona sabah selamımı verdim. Ritüelimdir. Birbirimize hal hatır sormadan […]
Çıkar Yol Bulamadım Medeniyetten Öte – Muhittin Şimşek
Can, Bursa’da tahsilini tamamladıktan sonra memleketi Eskişehir’e geri dönmüş ve iş başvuruları için evraklarını hazırlaması gerekiyordu bir an evvel. Okuduğu Orman Mühendisliği Fakültesi’ni dereceyle bitirmiş hayallerindeki mesleği gerçekleştirebilmek için girişimlerine başlamıştı. İletişim araçlarına hakim, teknolojiyi mesleğiyle birlikte etkin kullanabilen biriydi. Daha yeşil bir dünya için ‘‘Ekolojik Kalkınma Ve Köy Halkının Önemi’’ adlı projesini hayata geçirip […]
Yeter – Hatice Dökmen
Yine düştü. Tam baytar kılıklı doktordan çıktığı anda. Allahtan yanından geçen iri yarı bir yardım etti de canını dişime takarak köşedeki parka kendimi atabildi. Bileği zonkluyor. Gözünün sulanması cabası. Ayağını ovalamalı belki ama iki eli de kasıklarında. İçi boşalmış sanki. Ne sancısı var ne de parmaklarıyla yokladığı karnında bir saat öncesine göre bir değişiklik. Ama […]
Pik – Deniz Köker
Resimleyen: Beste Köker Denizin ortasında buzdağından kopan bir parça. Beş metrekare üzerinde bir koltuk, sırtı destekli. Önünde birikmiş yazılacaklar, ruhtan süzülüp çamaşır ipine asılacaklar. Bir kahve makinesi, müzik, kedi ve dalgaların sesi. Koltuktan sıkılınca ayakta denize karşı duran kadın. İleriyi görmeye çalışıyor, çok yakına bakmaktan körleşmiş gözleri. Ufukta ise bir şey gözükmüyor. Buzdan parça eriyor […]
Deli İşi – Berrin Yelkenbiçer
Tüm annelere ithafen – Berke’yle aynı şehri kazanırsak pavyona gideceğiz biz! dedi. Üniversiteye hazırlanan iki delikanlının hayallerini ifşa ediyorum şu an. Biri benim oğlum. Henüz reşit değiller. Pavyonun ne olduğu hakkında fikirleri olduğunu sanmıyorum. Ya da fikirleri vardır da daha ötesi yoktur diyelim. Deli akan kanlarına mecra arayışındalar. Büyüdüklerini ve artık bunu yapabileceklerini düşünüyorlar. Bunu […]
Kerem mi, Kerim mi? – Yüksel Akkuzugil
Kerem’in ismi, sözlük anlamı olarak “büyüklük, ululuk” demekti. Kerem’in babası oğluna bu ismi koyarken kendisi gibi bir işadamına ve köklü bir ailenin veliahtına da bu isim yakışır diye düşünmüştü. Kerem, gerçekten çok tatlı bir çocuktu. Kirpikleri göz alıcı derecede uzun ve kahverengi gözleri eskilerin çok etkileyici anlamında kullandığı sıpa gözleri gibi iriydi. Uzun boyu ve […]
Agnostis 3 – Ece Kuru
Otobüsün hareketlenmesi ile başı dönmüştü bile. Düşündükçe inanamıyordu. Ne hızlıydı, korkmuş gözüktü. Oysaki adam bildiği sahillerde dolaşıyor gibiydi. Yüzünde sıradan bir duruş vardı. Ne korkmuş duruyordu ne de şaşkın. Havanın rengi çok güzeldi. Bu kızıllığın hiç bitmemesini umdu. Belki yolda bir kumsalda dururuz diye düşündü. Belki yüzerim, yüzdükten sonra kumsalda dinlenirim ve hava hala […]
Ninemin Sandığı – Gülizar Tamer
Epey uğraştırdım, hazırlamaları zaman aldı; kuşların cıvıltılarını, bulutların çizdiği resimleri, gölgemde dinlenenleri hatırlıyorum. Kurumaya bırakıldığımda hatıralarım içimi acıtırdı, damarlarımda ki su çekildikçe sızılarım azaldı. İsmim değişmemişti ama görevim değişmek üzereydi. Yontuldum, kesildim, çivilendim, parlatıldım. Ustamın oflamaları, terlemeleri gittikçe azaldı. Bana baktığında gözleri ışıldar, ellerini ovuşturur oldu ismimin yanına sandık ilave edildi. Yeni görevime hazırdım. Alımlıydım […]
Aşk Çikolata ise Araya Fıstıklar Girebilir – Cemile Kurtaş
Şehre akşam inmeye başlayınca değişmeyen tek şey, caddelerin kendine has telaşı olsa gerek. Kim ne derse desin, ben bu sağa sola koşuşturan kalabalığın telaşını seviyorum. Bu sesler insana güven veriyor. Sırf bu yüzden işten, eve dönerken yolumu uzatıyorum. Bir de oldum olası ıssız, sessiz, sokaklardan ürküyorum. Bazen evime iki sokak kala etrafımı dalga dalga saran […]
Benim Günüm – Fikret Ülgen İrdelmen
Doğduğum günden beri bugüne hazırlanıyorum. Sonunda almış olduğum tüm eğitimleri değerlendirme fırsatım doğdu teşkilat için. Nasılda aklıma geldi şimdi ilk gün evden kaçmam. Sabahtan Sabri (Kod İsmi tabii ki) ile penceremin altına eski yatakları koymuştuk. Babam eve geldiğinde o yataklardan bahsedip kim bıraktı ise Allah cezalarını versin demişti. Gece atlamamı bekleyen Sabri ile yaptığımız planda […]
Yüklük – Raziye Demiralay Celep
Akıp gidiyor günler siyah beyaz resimler hırçınlığında… Yılmaz Odabaşı Eski evimizin üst katında, annemlerin odasında kocaman kapakları olan, renginin camgöbeği olduğunu sonradan öğrendiğim, duvara gömülmüş, yer yer sırları dökülmüş yeşilimsi bir dolap vardı. Annem oraya ‘’yüklük’’ derdi. Evimize her yatılı misafir geldiğinde, yüklüğün kapı kadar büyük, ahşap kapakları gıcırdayarak açılır, içinden; döşek, yorgan, yastık, çarşaf […]
Hepsi Bu – Ayşe Saban Topuz
Aylardır evdeydi. Gecesi gündüzüne karışmıştı. Yine karga bokunu yemeden uyandı: Tedirgin. Kursağı kalkmış. Sağına döndü, olmadı. Soluna döndü, olmadı. Başını yastığa gömdü. Yok! Olmadı. Kalktı, kurtuldu. Banyoya gitti, yüzüne su çarptı. Ne kadar yorgundu: şiş gözaltları… yastık izi olmuş yanakları… alnı… elektriklenmiş saçları… Şaftın kaymış senin, dedi. Şaftın kaymış. Daha kaç saat oldu ki yatalı. […]
Son Yorumlar