ŞİİR 1835
ONLARI UNUTMA- SABRİ YILDIZ
Yolda yürürken düşlerim, yığılır asfalta Bir et yığını misali toplamaya çalışırken kendimi Durduramam bu süreci Devam eder yıkım Her molekülüm kırmızı Ki kırmızıyı severim Sevdiğim kırmızı ölümüm şimdi Kendi mezarımın çamurlaşan toprağında boğulurken Bir tını alıkoyar, Unutulmaya yüz tutan onca yığın arasında sadece bu kırmızı et yığınını Dirilen ben olsam da unutulmayacak olan onlar Onları […]
DÜŞ SANCISI – Can Kılınç
Ellerim ellerine büyük geliyordu her duamda senin ismin geçerdi her yeminde sen vardın her şarapta senin ismin yazılıyordu kırmızıya yaşadığım şehir her gece düşerdi ellerin çocukluğuma küçük gelirdi anne derdim gözlerine her takıldığımda her ağladığımda bir papatya solardı bir delikanlı aşkını ağaca en derininden kazardı, bileğine kazardı ışıklar sönerdi ben uyurdum, sen o şehirde üşümeye […]
BİR ADAM – ABDURAHMAN BALTA
-Alâeddin Özdenören Anısına- Cebinde ölümünü taşıyan adamlar görülür, Ihlamur Kasırlarında yahut Simit Saraylarında Çıkarlar bir şehrin nadan yollarına Gündüz ile gecenin kesiştiği ufuklarda Ve beklemekten yorulmuş bu yolların gölgesinde Dinmez sancılara gebedir yeni gün, demlenen kâinatın otağında. Gülüm! “Gülüm” dedim sana, Anla cebimdedir ölümüm. Ölümüm; Resmi üniforma soğukluğu değil belki Cılız ama sıcak bir kız […]
BENCİL AŞK GİT BENDEN- NURAN KARA
Bencil aşk git benden! Ne yapsam az geliyorum. Koşsam hep geride, Saat başı intiharlarımı, Uçurumları, çıkmazları, Pimi sana çekilmiş şu yüreği, Al benden! Herkesi vedasız sürdüm içimden. Öldürdüm matemsiz. Sarayımın tüm odaları senindi. Dar geldi. Çık benden!
Özgürlük gibi var mı? Adnan Mutlu
Yaşansın özgürce bırakın. Kötüyü içinizden atın. Sevinci yüreğe katın. Özgürlük gibi var mı? Lazı çerkezi ve kurdu. Savunurlar hep yurdu. Yaşarlar hep umutlu. Özgürlük gibi varmış. İnsanları ayırmayın. Birbirine darıltmayın. Özgürlüğe karışmayın. Özgürlük gibi var mı? Namaz kılan içki içen. Oruç tutan kendinden geçen. İnsan oğludur hep değişen. Özgürlük gibi var mı? Bırak kendini hayata. […]
Gecenin Derisi – Berrin Efla Fırat
Derine gömülsün dedi Derine! Terlemez ruhun kaybolmuşu. Sustu ve kavradı esir sözü Süzülen kanıyla. Dokunursa görür, biliyor kirpik. Battıkça tene ÇİVİ Nuh’u anımsıyor kara! Suyun ırzı temiz, Derisi PAS rengi. Taşı solurken solan ağaç kadardı Dokunursa ölü(r) gemi! Derine gömülsün dedin Derine! Sır uykusunun göğsünde yumuldu hep gözlerim oysa. Yörüngelerinde baş dönmeleriyle sevişgen kılınan cümle […]
hilkat – mehmet özgür ersan
Bir yanımda Salsalun Ke’l-Fehrar Bir yanım Rahman Kokuşmuş balçık Zillet Tortulaşmış Toprak İçinde Ateşten bir hale Menem Bir ruhu kutbu Kir içinde Bir ruhu kutbu Nur içinde Olan menem Evel menem Ahir menem Vacib’ul Vücud Menem Manadan Daha aşağı Bir manada Bade menem Dağ değilem Dal değilem Kuş degilem Börtü böcek Hiç değilem Bir katrede […]
susmak kırmızıysa – gülderen Kılıç
Susmak kırmızıysa Konuşmak mavi Terini silerken bir çocuk Yeşil bir ağıt yeryüzü Açmaya öğrenirken çiçekler Kuşlar şarkı söylerken Kan kokuyor insanlık Çocuk ağlamıyor Kuşlar kanatlarına tutunuyor Bir tek çiçekler kendini asıyor İnat olsun diye Sahte gülüşlere Yeryüzü konuşmayı unutalı Kaç asır geçmiş kimse bilmez Kaçmanın tam zamanı diyen gökyüzünün imdadına yeşil bir yağmur yol oluyor […]
bir ceviz içi kadardı yalnızlık – buse ellidört
bir ceviz içi kadardı yalnızlık küçük bir kabuktan büyük bir yutağa bu savurganlık bu dolanbaçlı sözler tabiat şairleri nerdesiniz biraz aşk’a ara verip geceyi şarabıyla unutun bir fecir vakti maviyi dudaklarından özgürce güvercin kafalarından martı tırnaklarına kadar bırakın bırakın çıkartmadan geceliğini gündüze o topuklarından göğüslerine kadar sevdiğiniz kadınları aşkı ilk soluğunda bırakın ökseli dalların yapışkanlı […]
kardan adam -hikmet güzelkokar
Avurdu çökmüş Ayası yara Acıdan bağırsa Sesi duyulur mu yar’dan Kabuk bağlar mı yarası Sıyrılırken karanlıklardan Ayazlasa geceler Kar yağsa Göğsünden alır en sıcak nefesi Hohlar parmaklarına Kardan adam üşümesi der de Titrerken camsız perde. Olsa hani Bir kuzine, bir torba kömür Belki sıcağından demli bir çay Kristal fincanda değil ha Kulpu kırık bardak da […]
yalnızlık – seda yolaydın
Bazen hayatın tam içinden seslenir Yalnız kalmaktan korkan bir çocuk misali. Sonbaharda yapraklarını dökmüştür artık Çıplak, sararmış ve de insani. Beşerin aşkı gibidir yalnızlık. Tutkulu, hafif kırmızı Duyguları dünyevi. Bazen sanırsın lal olmuş, Bazen çığlıkları ayyuka vurmuş Bazen duygusuz, muhkem katı bir yürek Öyle baka kalmış durmuş.
yaşlı adam yazan – naki aydoğan
Dağların uzaklığında… Köyünün yakınlığında… Hanesinin dibinde, dış sedirde, yan komşusunun evinin kerpiç duvarına yaslanmış oturuyordu. Ayak, ayak üzerine atmış elleriyle dizinden bağlamış, bakıyordu. Çok eskiden, yıllar öncesinden çocuklarına, çocuklarının çocukları torunlarına bakıyordu. Reçber’di, köylüydü bakıyordu, bakacaktı. Tekerlek çağlar öncesinden bulunmuştu… İşte tekerlek misali yuvarlanıp yine gelmişti dizlerinin dibine torunları, çocuklarının ellerinde. Elini öptürdü, yanaklarından öptü […]
sev beni – sedat gümüştaş
Güne başlarken sev beni Güneş batarken sev. Gökyüzüne masumca kaldır başını, Yıldızlar kayarken sev. Aradaki mesafelerin Unutturmasına izin verme sevgimi Beni özlemle maziye bakarken sev. Saçlarını tararken sev beni, Rüzgar yanağını okşarken sev. Aynaya bakarken sev beni Önce ruhunda hisset Beni her nefes alışında sev.
Son Yorumlar