DENEME 493
BİR ATİLLA İLHAN GEÇİYOR – CEMRE BEDİR
Zamanlardan bir zamandı. O zamanlar önüme yürüdüğüm sisli yolların gizli yıldızları devrilirdi. Serseri yalnızlıklarında gezerdim büyük şehirlerin, elimde mısralarım. Saymadım nedense kaç seferdir yalnızım. Aklımın içinde yıllarca konuşmasam da baki arkadaşlıklarım. Denize dönmek isteyen iyi şairler da içeride. Dışarıdaysa üşüyorum. Yine Paris esiyor olmalı açık kalan bir pencereden. Gideceğim, hukuk fakültesini bitirmeden. Pariste bir kız […]
LİSAN-I HALİMİZ – Gülbahar Gümüş
Sizce sanat sadece , resim , müzik , sinema , heykel midir ? Güzel konuşmak da bir sanat değil midir ? Evet, hiçbir sanatçı ruhu beklemeden her insanın yapabileceği bir sanattır ”güzel konuşmak” Şiir terennüm eder , şarkı söyler gibi konuşan kuş ağızlı insanlar tanıdınız mı ? Üsküdar tevekküllü Beyoğlu terbiyesi almış insanlar… […]
MUTLAKA OKUNMASI GEREKEN BİR KİTAP: MIGUEL DE UNAMUNO SİS – DİYDEM DENİZ KOÇ
Birkaç hafta önce uzun zamandır kitaplığımda duran ama okumak için ertelediğim 1914 yılında yayımlanmış bir romanı okudum. Varoluşçu yazar Miguel De Unamuno’nun Sis adlı romanını. Roman, Victor Goti’ye ait bir önsözle başlıyor. Kitabı okumaya başlamadan önce eğer kitap hakkında araştırma yapmamışsanız bu önsöze herhangi bir kitapta karşılaştığınız önsözlerden farklı bir muamele yapmıyorsunuz. Kurgu hakkında bilgi […]
Unuttunuz mu? – Cennet Güvenç
2 Temmuz 93 Sivas size bir şey hatırlatıyor mu? Tam 21 yıl önce orada neler olmuştu dersiniz? Unuttunuz mu? Pir Sultan Şenlikleri kutlanıyordu. Coşku bir sel olup akıyordu. Türküler söylenip, halaylar çekiliyor, semahlar dönülüyordu. Ama hiç kimse Sivas’ı bu haliyle hatırlamaz; çünkü orası Madımaktır; çünkü orası küllendikçe yeniden harmanlanan bir yangın yeridir. Bir otelden yükselen […]
HASRETE HASRET…12 YAŞINDA BİR ÇOCUĞUN ANILARINDA SİVAS 93 VE ONUN SEMBOLÜ HALİNE GELEN HASRET…-Deniz Çantay
Yanlış hatırlamıyorsam 1991 yılının Eylül ayıydı. İlkokulun beşinci sınıfına yeni başlamıştım. Annemle gittiğim Arı Stüdyosu’ndaki bir programda dinlediğim bağlama çalan o sakallı ve gözlüklü adamın benim için bir gün Sivas katliamının simgesi olacağını nereden bilirdim. Oysa o gün ilgimi bile çekmemişti. Ne çalmıştı, hangi türküleri söylemişti onu da anımsamıyorum. Onunla ilgili, o güne dair aklımda […]
Yapay Zekadan Sonsuz Yaşama – Ahmet Cihan AKINCA
“Karbon ya da silisyum bazlı yapılar olmamız bizleri farklı kılmaz; eşit seviyede saygı göstermeliyiz birbirimize.” Arthur C. Clarke, Bir Uzay Efsanesi:2010 Zeki makineler, sinemanın ilk yıllarından itibaren bu sanat dalında işlenen popüler konulardan biri olmuştur. İlk örneğini 1927 yapımı Metropolis’te, çılgın bir bilim adamının çalışmalarıyla yaşam bulan bir robot-kadın olarak görürüz. Stanley Kubrick’in “2001:Bir […]
Biz Da Geliyoruk! – Ela Özer
Hepiniz bildiği gibi, ya da bir dakika yoksa siz hala bilmiyor musunuz? Kıbrıs’ta Mayıs’ın 2014’ünde Onur Yürüyüşü yapıldı. LİSTAG Aile Grubu ile katıldığımız Onur Yürüyüşü öncesi etkinliklerde birden fazla gösterime katıldık. Kıbrıs’ın en önemli üniversitelerinden biri olan Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde farklı uluslarında bulunduğu güzel bir film öncesi ve sonrası geçmiştir. Kıbrıs’a indiğimde havadan dolayı […]
VERA’NIN KÜLLERİ – YASEMİN ÜNLÜ
(Vera ve Nazım) Aşka âşıktı Nazım. Güzel olan her şeye ve en çok da Vera’ya. /// VERA’ YA… iri iri damlalarıyla yağmur üzüm salkımıydı doğum gününde senin şaşkın ve sırılsıklam durdum önünde senin altın kubbeli bir ağaçtın denizin ortasında ilk ergenlik düşümden geliyorum sana bu şehrin bana verdiği en tatlı yemiş en akıllı söz […]
MAĞARADAKİLER-CEMİL MERİÇ – MEHMET ÖZGÜR ERSAN
İnsan bir mağarada gibidir. Elleri kolları zincirlenmiştir. Gördüğü bütün şeyler, mağarada Karagöz ve Hacivat gibi gölge oyunudur. Bu insanların zincirlerini kırsan, onları gün yüzüne çıkarsan, gerçek görüntüler göstersen de o insanlar gerçeği alıştıkları siluetler olarak görürler ve bu yeni görüntülerin asıl gerçek olmadığını savunur ve sana düşman olurlar. Eflatun (Aristo) İskenderiye Kütüphanesi’nde uzun yıllar çalışıp […]
SOĞUK HAVA DEPOSUNDAN BİR NOT! – MELEK ERTAN
Saklambaç oynarken bodrum katı kömürlüklere saklanırdık. Karanlık, soğuk ve kömür karası rutubeti ilk kez o minik kömür odalarında keşfettim. Sevimli olmayan, küçük bir kız çocuğu için aşırı gerçek ve pembeden uzak karanlık boşluk. Kömürün kaderi hep buydu. Derin, karanlık madenlerden; soğuk , nemli bodrum odalarına ta ki insan içine karışmayı hakkedip evlere giresiye kadar. Tıpkı […]
BİR ALETLE BİR KİTABIN HİKÂYESİ – HASAN CÜNEYT BOZKURT
Nazım’a Ben bir masa lambasıyım. Çalışma odasında olabilecek eşyaların dışında pek bir şey gördüğüm söylenemez. Hayatı kitaplardan tanırım. İyi dizilmiş sözlerle güzel düşler kurarım. Kelimelerin bahsettiği şeyleri aklımda döndürür durur, canlandırmaya çalışırım. Beni aydınlatan eller düğmemi kapatana kadar bu şenlik devam eder. Yine böyle bir geceydi. Bu sefer aydınlattığım sözler şiir dizeleriydi. Bir […]
AŞK VE KOKU – DİYDEM DENİZ KOÇ
İlk görüşte aşktı onlarınkisi. Birbirilerini ilk gördüklerinde akıllı, kurnaz ve cilveli kadın otuz iki yaşındaydı. Çekici, karizmatik kişilikli, alımlı yürüyüşlü erkek ise yirmi yedi yaşındaydı. Aralarındaki yaş farkı da statü farkı da umurlarında değildi. Hatta kadının dul ve çocuklu olmasının da… Fransız imparatoru Napolyon’un ailesine karşı çıkıp kraliçe tacını başına geçirdiği, tutkulu aşk mektupları yazdığı […]
UĞULTULU TEPELER VE KUYUCAKLI YUSUF’UN UZAKTAN AKRABALIĞI – E.KALENDER
Uğultulu Tepeler’in yazarı Emily Bronte, 1848’de tüberküloz hastalığına yakalandı; tüm tedavileri reddederek otuz yaşındayken hayatını kaybetti. Aradan tam yüz yıl geçti; yıl 1948: Sabahattin Ali öldürüldü. Bu hazin ama kafiyeli tesadüfler, her iki yazarın ilk romanlarında devam etti: Uğultulu Tepeler, Mr. Earnshaw tarafından eve getirilen, kimin nesi olduğu bilinmeyen Heathcliff’in etrafa bakan kara, derin gözleri […]
Son Yorumlar