ÖYKÜ 673
BİR ŞARKIYDI O DA BİTTİ – YASİN TATAR
Hafif kıvrımları dışında, dikdörtgen bir çantayı andıran ahşap saatin, yıllar içinde parlaklığını yitirmiş yelkovanı yavaş birkaç adımdan sonra durduğunda saat dört kırkbeş’i gösteriyordu. O an altta ki metalik, kurşuni kadran olağanca hızıyla bir sağa, bir sola gidip, gelmeye başladı. Evet, işte yine gün başlıyordu. İlk, birkaç vuruşun ayıltamadığı Rahmi Dayı, gittikçe artan sese dayanamayıp, karanfil […]
DAĞLARIN ARDI SAVADİYE – Muharrem DEMİRDİŞ
Utancın 100. Yılında… Hayatımın iki büyük nehrine… Garbis’e, Artin’e.” Dağların arasından yeşil mi yeşil bir nehrin yol aldığı, evlerin bu nehrin kenarına kurulduğu, dört tarafı yüce, yüksek dağlarla çevrili bir şehirde doğmuştum ben. Nehir boyunca uzun, dar ve karanlık sokaklar uzanırdı bu şehirde. Sadece nehir boylarına kurulan sokaklar değil, şehri birbirine bağlayan tüm meydanlar, geçitler […]
DELİNİN GÜNCESİ – Şahin KÜÇÜKSÜSLÜ
Yeniden doğduğu gün… Göz kapaklarım yer çekimine meydan okumaya karar verdiğinde, akıllı telefonumun alarmının çalmasına 2 dakika kalmıştı. Bakmadım; bundan eminim. foton parçacıklarının arsızlığından yine aydınlık bir gün olduğu anlaşılıyor ki siz buna güneşli diyorsunuz. Sabah ritüellerimi katolik bir titizlikle uyguluyorum: Tavandaki, Freud ‘a benzeyen sıva kabarcığı; tamam, sevdiceğimin ritmik rem nefesleri ; tamam, Akşamdan […]
İHANETİN RÜYASI – ESİN ERGİN
Yüzüme dokunuyorum, bir iz bulabilmek için. Tıpkı cılk çamur olmuş asfalta ayak izi bırakmaya çalışırcasına, hem buluyorum tüm izleri hem kaybediyorum hemen tüm geçişleri. Ne aklım ne elim ne bedenim inanıyor tüm bu yaşadıklarıma. Kollarıma bakıyorum, unuttuklarım orada mı diye. Kollarım ağır bu bedene. Dün gece yaşadığım kayıp anıların ardından, temiz havaya vurmaya karar veriyorum […]
HİÇBİR ŞEYSİZLİK – CANSU ŞENGÜN
Susmak istiyorum ki bazen bir sahne, bir replik tercüme etsin içimdekilere. Susmak istiyorum ki bazen bir an bin kez yaralayıp törpülesin kalbimi. Susmak istiyorum ki ne dediklerini anlamadığım bir dolu insan kalabalığını alkışa tutayım. Susmak istiyorum ki tepki veremediğim durumlara içerden müdahale edeyim. Susmak istiyorum ki bazen bu sessizlik ne anlama geliyor diye içime haykırmalıyım. […]
FAL – ASUMAN Z. GÜNAYDIN
Adamın adı girdi evvel gönlüme; SADIK. Benim olsun istedim ismi Sadık olan bir adam. Cisimsizdi benim Sadık’ım o zamanlar, sessiz, kokusuz, bir bende canlı. Çok sonra gördüm ben Sadık’ı Müjgân’ın yanında. O vakitler Hereke’de çalışırmış, ayda bir iki gelirmiş eve, girdi mi de pek çıkmazmış sokağa. Kurak Müjgan’ı gebe bırakacak ya, herhalde ondan. Yahu tarlada […]
BİR GÖKKUŞAĞININ HİKÂYESİ – MUSA YILDIRIM
Yağmur tanelerinin yeryüzüne düştüğü anları unutmayın. Yağmurdan sonra çıkacak olan gökkuşağının bir çığlığıdır çünkü. İnsanı mutlu eden her başlangıç unutulmazdır. Her anımızı dile getirirken, başlangıçları anar ve hayıflanırız; eğer kaybettiysek. Çok kaybedenleri düşünün. Her başlangıcın heyecanını, yaşayacakları o güzel ihtimalleri de katın. Bir macera yolunun her adımını düşünerek atmadıysak, yaşadığımız anların muhasebesini de yapmayacağız. Yaşadığımız […]
KEÇİLER BERBER İKEN, DEVELER TELLAL İKEN, MANDALAR HAMAL İKEN – MURAT SERDAR ARSLANTÜRK
Gülizar kasıklarında ateşli bir acıyla uyanır uyanmaz yüzündeki kurumuş tükürük kokusunun bulantısıyla helâya koştu. Öğürdü, aksırdı, genzinden ve burnundan acı sular geldi fakat kusamadı. Soluk soluğa doğrulup elini yüzünü yıkarken, lavabonun deliğinden haleler halinde yükselen bir ejderha, kızın çilli burnuna ve kıpkırmızı kesilmiş suratına bakarak alevlerini savurdu. Karşısında apansız peydah olan ve bir görünüp bir […]
SAZ SEMAİSİ – OĞUZHAN BOZKURT
Câvid Bey gün boyu düşündüklerini yazıya geçirmek üzere odasına girdi, cevizden oyma masasına oturdu. Kâğıtları önüne düzgünce koydu. Onca düşünce arasından özenle seçtiği ilk cümlesini yazacakken kalemin mürekkebi olmadığını fark etti. Odasında bir iki aradıysa da bulamadı. Büsbütün canı sıkılmıştı. Koskoca odada yazı yazacak bir şeyler elbet bulurdu; ancak siniri onu bu azimden mahrum bırakmıştı. […]
YÜK – TUBA KIR
Gül yatağa girdiğinde bütün gece uyuyamayacağını gayet iyi biliyordu. Kocasının başını yastığa koyar koymaz huzurunu kaçıran horultularına kulak tıkayıp, sadece düşündü. Sonrasını hayal etti. Kafasında, ilk karşılaştıklarında kuracağı cümleleri tasarladı. Her seferinde beğenmeyip değiştirdi. Lafları evirdi çevirdi, endişe, heyecan ve merak içinde bir o yana, bir bu yana dönerek, sabahı sabah etti. Bir gün önceden […]
OLMAYAN PARMAKLAR – ZEYNEP UÇAR
Bir sabah uyandığımda parmaklarım yerinde yoktu. Beş yaşındaydım. Parmaklarımın elime bağlı olduğu eklemden mavi mürekkep rengi bir sıvı akıyordu. Çok korkmuştum elimi yüzümü yıkarken beyaz lavaboya akan mavi mürekkebi gördüğümde. Çığlık atarak evin içinde koşmaya başladım. Başım dönüyor, duvarlar dönüyor, duvarlardaki tablolar çerçeveler, yapraklarının çoğunu kaybetmiş takvim, Atatürk portresi, hemen yanındaki anneannemim portresi, hepsi dönüyordu. […]
BALIK BIÇAĞI – BÜŞRA PALTAOĞLU
Kendimi bembeyaz ve yüksek tavanlı, denizi gören kısımları boydan boya camla kaplı ve tıklım tıklım dolu bu yerde bulduğumda şaşırıyorum. Buraya nasıl geldiğimi, kim tarafından davet edildiğimi hatırlamazken boş sandalyesi olan bir masa görüyorum. 6 kişinin oturduğu masanın en baş köşesindeki gri kadife koltuk, buradaki tek boş yer. Oraya doğru gidiyor ve izin alırcasına dikiliyorum. […]
FLAMENKO GECESİ – DİDEM SAYAT
Bir ağıttı, içinde acı, zulüm ve ölümü barındıran. Bir matadorun hikâyesiydi belki de. Genç erkek dansçının kıvrak hareketleri bana bunu çağrıştırıyordu. Sıkı pantolonu, bedenine neredeyse yapışmış gömleği ve daracık ceketiyle baştan aşağıya siyaha bürünmüştü. Koyu kumral saçlarını geriye taramış, yüzünün her ayrıntısı tamamen ortaya çıkmıştı. Dansçının arkasına sıralanmış gözleri yarı kapalı gitaristler çaldıkları müziğin içinde […]
Son Yorumlar