
Kapkaranlık bir oda. Ne bir pencere ne de bir lamba. Hiçbir ışık kaynağı yok. Elleri kolları bağlanmış sarışın bir adam. Ağzında bir parça bant. Kıyafetleri de aynı oda gibi simsiyah. Tek renkli olan şey gözleri. Masmavi okyanus gibi gözleri odada tek parıldayan şeydi. Peki neden mi burada? Çünkü o bir suçlu. Cezalandırılmayı bekleyen bir katil.
Demir kapı gıcırdadı. İçeri kumral, yeşil gözlü hafif topuklu ayakkabı giymiş bir kadın girdi ve ışığı açtı. Kapkaranlık olan oda birden aydınlandı. Duvarlardaki yazılar, fotoğraflar ortaya çıktı. Kadın yavaş yavaş yürüdü elindeki dosyayı masaya fırlattı ve sarışın adamın etrafında dolanmaya başladı. Adamın önüne geldiğinde dikkatini çeken şey gözleri oldu. Hayatında gördüğü en güzel ama en acımasız gözlerdi. Tekrar adamın yanına ilerledi ve ağzındaki bantı hızlı bir şekilde çekti. Adamdan en ufak bir ses çıkmamıştı. Mimik bile oynatmamıştı. Tekrar yürüyüp adamın karşısına oturdu ve derin bir nefes aldı kumral kadın. O bu karakolun en kıdemli polisiydi fakat adamın gözlerine bakmaktan dikkatini toplayamıyordu. Birkaç dakika o şekilde oturduktan sonra konuşmaya başladı kumral kadın.
“Neden bunu yaptın?”
Cevap vermedi adam. Sadece kadının güzel gözlerine baktı. Hâlâ en ufak bir mimik oynatmamıştı. Kadın tekrar aynı soruyu sorduğunda adam cevap verdi.
“Çünkü ben katil olmak için doğdum.”
Kadın şaşırmıştı böyle bir cevap beklemiyordu.
“Neden böyle düşündüğünü anlatmak ister misin?”
“Hayır” dedi adam net bir sesle. Adamdan çıkan kalın ses kadının biraz sinirini bozmuştu. Kadın masaya fırlattığı dosyayı açtı. Yavaş yavaş sayfaları çevirdi. Adamın öldürdüğü insanların hepsi erkekti istismar suçundan hapse girmiş insanlardı. Bu durum kadının dikkatini çekti ve sordu.
Bu insanları nereden tanıyorsun?
Adam derin bir nefes çekti. Sanki söylemek ve söylememek arasında gidip geliyordu. Kadın sabırla bekledi.
Adam hâlâ düşünüyordu. Ve en son söylemeye karar verdi.
“Onlar…” dedi ve durdu. Sanki içi elvermiyordu. Sonra devam etti.
“Anneme …”
Kadın kalakaldı. Adam annesinin intikamını almak için katil olmuştu. Hem de seri katil. Bir kadın bu kadar acıyı nasıl kaldırabilirdi? Aslında adamla konuşmak dertleşmek istiyordu. Ama sonra aklına onun bir katil olduğu geliyordu. Adamın o masmavi gözlerindeki acımasızlık sanki git gide azalıyordu. Sanki o da konuşmak, derdini anlatmak istiyordu ama bir yandan da korkuyordu olanları anlatmaya. Bunun ona iyi geleceğini biliyordu ama bir polise yaptıklarının sebebini anlatmak ne kadar mantıklıydı? Kadın dosyayı biraz daha inceledi. Annesinin kimlik bilgileri yazıyordu. Daha 24 yaşındayken ölmüştü. Bu nasıl olabilirdi. Hızlıca diğer sayfalara baktı ve koyu renkli bir cümle gördü. Adamın babası öldürdüğü istismarcılardan birisiydi. İkisi de ne diyeceğini bilmiyordu. Kadın şok olmuştu adam ise karşısında polis olduğu için ve kendisi bir seri katil olduğu için gergindi. Kadının bir karar vermesi gerekiyordu ya adamı iyice sorgulayıp en ağır cezayı almasını sağlayacaktı ya da adama yardım edecekti. Peki neden mi yardım etmeyi de ihtimaller arasına koydu. Çünkü onun hayata başladığı nokta karşısında oturan adamla aynıydı. Adamla tek ortak noktası buydu. Kadın polis olup annesine zarar veren insanları cezalandırmaya seçmişti. Adam ise öldürmeyi. Hâlâ konuşmuyorlardı. Kadın birkaç dakika daha düşündükten sonra adamın gözlerinin içine derin derin baktı. Odadaki kameraya arkasını döndü küçük bir not kâğıdı çıkardı. Kâğıda telefon numarasını ve buradan nasıl çıkacağını yazdı. Cebindeki tuşlu telefonla birlikte masanın altından hızlı bir şekilde adamın kucağına attı. Bunları adama verdiğinde adam hâlâ kadına bakıyordu. Zeki biriydi, tam olarak anlamasa bile ona yardım edeceğini anlamıştı. Kadın son kez adamın suratına baktı ve son kelimesini söyledi.
“Koş”…
Kirpi Edebiyat ve Düşün Dergisi olarak öyküsü için Hacı Sabancı Anadolu Lisesi Yaratıcı Yazarlık Kulübü Öğrencilerinden 9F Sınıfı Dilara ENGİN‘e teşekkür ederiz.