Yine Bartın-Amasra yolundayım ve yine bu yolun her santimetresi bana kilometrelerce acıya mal oluyor. En son öykümü burada yazmıştım, beş yıl önce; sonrasında, Hemingway misali bir tutukluk yaşıyorum. Her gidişimde son öykümü adeta yeniden yaşayarak ve hissederek bilinçaltımın dehlizlerinde kendimi yeniden keşfetmeye çabalıyorum. Son öykümde bal peteğinden gözleri, şiirden bakışları ve hüzünden yapılmış bir kızın hikâyesini anlatıyorum. Sarı saçları Karadeniz’in dalgalarıyla dalgalanır ve rüzgârıyla da uçuşur, adeta peşinden koşmamı isterdi. Bir damla daha alsa taşacak bir su bardağı kadar hayat dolu ve bir yanardağı kadar da etrafına sıcaklık saçardı. Her zaman gittiğim balıkçıda çalışır hiçbir zaman içimi ısıtan tebessümünü eksik etmezdi benden. Dükkân sahibi genç balıkçıyla olan yakınlığı kıskandırırdı beni; ama balık kokan aşkları, yosun tutmuş bakışları her zaman aralarına girmeme engel olurdu. Bir gün, “Hasan baba, hayatı çok ciddiye alıyorsun; hayat ciddiyetle yaşanacak bir ciddiyete sahip değil ki” demişti. Şimdi öykümü tekrar okuduğumda o narin bedeniyle karşımda oturuyor ve tavada pişen barbun kokusunu benden daha çok hissediyordu. O saf güzelliği karşımda görünce, bedeni karşı sandalyeden kalkıp sahile doğru yürümeye başlarken, ruhu içime giriyor. Derken ağzımda gevelediğim balığın kılçıkları bademciklerime batmaya başlıyor, ama hissetmiyorum. Neden onunla sahile gelmediğimi soruyor; ben de yazdığım son öykümü okumakla meşgul olduğumu söylüyor ve neden geri geldiğini soruyorum; “sensiz gidemezdim”. Ellerimi papatya kokan saçlarına geçiriyorum ve avucumdaki öykü müsveddelerini buruşturuyorum. O sırada âşık balıkçı önüme bir çay getiriyor ve ben denizden çıkmış da üşüyen ve kurulanmak isteyen bir insan gibi gerçeklikle örtünmek istiyorum. Genç âşıklar karşımda yan yana oturup beni süzüyorlar; kız tebessüm ediyor, ama balıkçı üzgün ve tedirgin. Ellerimi uzatıyorum ellerimi tutsunlar diye; balıkçı ahşap sertliğindeki parmaklarını ellerime geçiriyor, kız ise deniz kokusuna karışıp yok olacakmış gibi bakıyor sadece. Balıkçı, yanında çalışan bir kızdan bahsediyor; kız hiç kıskanmıyor, tepki vermiyor. O da bal peteğinden gözlere, şiirden bakışlara ve hüzünden yapılmış hikâyeye sahipmiş. Hep benimle buraya balık yemeğe gelirmiş ve bazen de beraber çıkarlarmış balık tutmaya, denize. Ben severmişim bu kızı; gözleri gözlerimden, gülüşü gülüşümden, kanı kanımdan ve canı da canımdanmış. Balıkçı beş yıl önce denize birlikte açıldığı ve onu denizin sonsuzluğuna emanet ettiği için hep suçluluk hissediyormuş. Kız karşımda, tekrar bakıyor bana ölü bir balığın donuk bakışlarıyla ve hâlâ uzattığım elimi tutmuyor. Balıkçı diline damağına balık kılçıkları batmışçasına konuşmaya çabalıyor, beceremiyor. Kızın son arzusundan söz ediyor. Kendini bu dünyadan koparmaya karar vermeden önce bir mektup yazdığından bahsediyor. Zarfın içindeki bir ağ dolusu yazıyı, babasına vermesi için teslim etmiş balıkçıya ve balıkçı, kızın tutmak istemediği elime o mektubu oltadan çekip fırlattığı bir balık gibi atıp kaçıveriyor.
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
LEMURYA GÖREVİ-BİLHAN AKKAYA
24 views
KOYUN-SİBEL ERGEÇ
21 views
DUYGU TAYLAN-UFUKTA BİR ÜLKESİN
17 views
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın