Bir şeyler üreten, yaşama bir küçük nokta kazandırmak derdinde olanlar için kapısı gıcırdayan bir kilerde, kulpları, kapakları tozlanmış az kullanılmış bir turşu bidonu vardır her zaman . Birileri sessiz ve dağınık bir odada kimilerinin on yıllardır aralanmamış gözkapaklarını açar. Kimilerinin beyninde şimşekler çakar o odadaki birkaç kelimeyle, kimilerine de fazlasını yansıtıp kabullenilmiş çaresizliği öğretir. Kimilerini de hiç olmadığı kadar hayata bağlar o odadan çıkan iki nokta arasındaki bir iki satır. O odada başlar hayat, yaşam anlamını o odada bulur. Birisi çıkıp yaşamından sunduğu on dakikalık kesitle bir ömrü değiştirirken, bir başkası da bir ömrün sığdığı on sayfayı gürültülü bir şarkı eşliğinde metrodaki arka koltuğa meze yapar. Bir başkasıysa tüm bunlara ihanet edercesine dört saatlik ikindi uykusunun ardından afyonu patlamaksızın geçen ilk on dakikanın ürününü koyar ortaya. Hoyratça sorgulanmış ve umarsızca göğsün gökyüzünü gördüğü, yırtık bir kareli metod sayfasına dökülmüş bir on dakikanın öyküsü bu.
Bir dehliz gibidir ömür. Uzun(!), dar ve bilinmezliği kadar ürkütücü. Bir okyanus midyesinin ki kadar uzun; benim gözümde, ya da kendi ömrüm kadar uzun kelebeğin gözünde. Peki ya kelebeğinki okyanus midyesinin gözünde? Her neyse…
Sıra sıra lambalar dizili bir dehliz. Kaplumbağa yada tavşan ol farketmez, bir önünde bir ardındadır gölgen. Kaplumbağadaki zamandan yavaş olabilme düşüncesinin cesareti yada tavşandaki zamanın önüne geçebilme kudretiyle her şeyden sıyrıldığını zannedersin bazen. Sonra farkedersin ki takipte olan sensin, dehlizdesin.
Bir rıhtımdasın ve önünde uçsuz deniz. Kıvranırsın bulantıdan, kusmak istersin. Sonra dizlerini kırıp son nefesinmişçesine dökersin içini maviliklere. Boncuk boncuk ter damlalarını titreten hafif bir rüzgarın verdiği rahatlama duygusuyla kaldırırsın başını bir umutla, dehlizdesin.
Eski püskü kerpiçten bir evdesin, gıcırdayan somya ve camekanda rutubet kokusu. Hemen önün sıra giden gölgene inat Neruda okuyorsun, kulağında Ludovico. Zamanın kutsallığında boğulurken zamansız ve hoyratça açılır kapı. Menteşenin sesi surun üflenişidir sanki. Bitti zannedersin fakat yarım kalmıştır herşey. Kelebek veyahut okyanus midyesi ol, yarım kalmışsındır, dehlizdesin.
En tatlı ezgiler ve en acı sirenler bıkmadan yer değiştirirler her adımında, tıpkı gölgen gibi.
Yemyeşil uçsuz bucaksız bir yayladasın. Karayel sarhoşluğunda dans eden otların arasında dalağın şişene dek koşarsın özgürlüğe. Güneşi kucaklar rüzgarı delersin ve sanıyorsun ki ulaştın sahipsin artık. Çünkü ne demir kapı ne de soğuk duvar vardır şimdi etrafında. Fakat zincirler uzun, bir o kadar da hafiftir. Sarhoştur otlar fakat kapatırlar üzerini ayaklarının. Ayağında prangalar onları göremezsin, dehlizdesin.
dehlizdesin- İbrahim Özdemir
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
LEMURYA GÖREVİ-BİLHAN AKKAYA
24 views
KOYUN-SİBEL ERGEÇ
21 views
DUYGU TAYLAN-UFUKTA BİR ÜLKESİN
17 views
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın