
Kafama aldığım darbeyle sarsılmıştım. Algılarımı açmaya çalışıyordum. Doğruldum yerden. Önümdeki cesede baktım. Sonra elimdeki silaha …
Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ama kafama aldığım darbeyle de gözümü zor açık tutuyordum her an yere yığılabilirdim. Bir ormandaydık. Kimse yoktu, ıssızdı. Havanın soğukluğunu iliklerime kadar hissediyordum. Yavaşça bir iki adım ilerledim, önümdeki cesede dehşetle bakıyordum. Koray öylece yatıyordu yerde, kalbinden vurulmuştu. Beyaz gömleği kanlar içerisindeydi. Etraf şimdiden dehşet bir şekilde ceset kokmaya başlamıştı. Korkak adımlarla yaklaştım yerde yatan Koray’a.
Ölmüştü. Nabzı durmuştu ve çok kan kaybetmişti. Bir andan soğuk içime işlerken bir andan ceset kokusu başımı döndürüyordu. Düşmemek için bir ağaca elimi koyduğumda kalp atışlarımı hızlandıran bir şey fark ettim. Uyandığımda elimde bir silah ve elimde barut izi vardı. O an düşüncesi bile beni felç eden bir gerçek takıldı aklıma. O tetiği ben mi çekmiştim?
Kendimi sorgularcasına vücudumu süzdüm. Pantolonumda yırtıklar vardı. Özellikle diz bölgesinde. Sonra tişörtüme baktım. Çamur olmuştu. Bir arbede yaşadığım kesindi. Ama beni çaresiz bırakan şey şu an olayın şokuyla ve kafamda hissettiğim acıyla hiçbir şey hatırlamıyor olmamdı. Elimi kafama götürdüm. Parmaklarımda ıslaklık hissettiğimde kanamam olduğunu anladım.
Adımlarımı bir an önce o cesetten uzaklaşmak istercesine hızla geriye doğru attım. Hatırlamaya zorladım kendimi çünkü hatırlamak zorunda olduğumu çok iyi biliyordum.
Bir avukattım ben. Avukat Alaz Karalev. 26 yaşındaydım ama bu konuda iddialı olduğumu söyleyebilirim. Şimdiye kadar birçok davada başarılı oldum. Başarısızlıklarım da olur ama nadiren.
Şimdi ben bir şeyler hatırlamazsam bu cinayet suçu üstüme kalacaktı. Aslında tam olarak bunu yapanın istediği de buydu. Parçalar yavaş yavaş birleşiyordu beynimde. Biri suçu üstüme yıkmaya çalışıyordu. Korayı ben öldürmemiştim. Koray benim düşmanım ama onu asla ben öldüremezdim. Katil zekiydi, hem kurbanını Koray seçerek daha inanılası bir durum yarattı hem de olay yerinin gerçekleştiği yer fazla manidardı. Etrafıma iyice baktığımda buraya neden geldiğimi hatırladım. Delil bulmak için. Koray bir cinayet dosyasının baş şüphelisiydi. Cinayet suçu benim müvekkilimi de kapsıyordu. Cinayet bu ormanda gerçekleşmişti. Demir Çeviker cinayeti. Tam üç gün önce bu ormanda bulunmuştu cesedi. Arkadaşı tarafından yapılan kayıp ilanıyla. Bense bu ormana bir delil bulabilmek için gelmiştim. Suç işlemiştim. Çünkü olay yerine gelmem yasaktı. Ama ben kuralları çiğnemeyi severdim. Ama işler sarpa sarmıştı. Şimdi bu cehennemin ortasında öylece kalakalmıştım.
Katil her kimse gerçekten zekiydi.
Korayı öldürmüştü, silahı benim elimde bırakmıştı. O anları gözümde canlandırmaya çalıştım. Sonra Koray’ın cesedine yaklaştım. Kurşun tam kalbine isabet etmişti. Sırtına baktım Koray’ın ve gördüğüm manzarayla duraksadım, kurşun sırtını delip geçmişti. Ben burada Koray’la karşılaşmıştım. Onun gelme nedeniyse büyük ihtimal delil karatmaydı. Yavaşça uzaklaştım Koray’dan. İyice yoğunlaştım zihnimde. Pantolonumun dizinde yırtık vardı, tişörtümdeyse çamur. Bir koşturmaca yaşamıştık Koray’la. O zaman almıştım bu hasarları. Bizim tartışmamız sırasında katil gelmişti büyük ihtimal. O anları hatırlamak için büyük bir savaş veriyordum beynimde. Ne yapsam ne etsem katile dair zihnimde en ufak bir iz dahi yoktu. Zihnimde canlandırmaya devam ettim yaşananları.
Katil gelmişti. Koray’ı benim kendisine sırtım dönükken vurmuştu. Koray görmüştü kendi katilini. İyi bir nişancıydı katil. Tam kalbinden vurmuştu korayı. Sonra ben arkamı dönemeden benim kafama bir darbe indirmişti. Beni öldürmemişti. Şimdi takıldığım yerde burasıydı. Katilin bir şekilde işine yarayacaktım ki beni öldürmedi. Ama tam tersini de yapabilirdi. Beni öldürüp Koray’ı öldürmeyebilirdi. Oturmaya başladı kafamda bir şeyler. O katil her kimse ben onu tanıyordum. O beni sadece suçu üzerine yıkmak için sağ bırakmamıştı. Tüm menfaatlerinde kullanmak için sağ bırakmıştı. Koray’ı değil beni seçmişti. Bunu bir avukat olmama bağlayabilirdim. Avukat olduğumu bilen biriydi yani. Ben bu kişiye yakın mıydım uzak mıydım bunu bilemezdim ama tek bildiğim şey bu kişi benim hayatımda bir yerdeydi ve bu beni gittikçe dehşete düşürüyordu.
Benim kafama silahla vurmuştu ve beni bayıltmıştı sonra silahı elime tutuşturup bir yere ateş edip elimde barut izi oluşmasını sağlamıştı. İşte şimdi en büyük ipucunu bulmuştum. İki el silah sıkılmıştı. Kovanlardan biri Koray’ın yattığı bölgede olmalıydı çünkü kurşun bedenini delip geçmişti diğeriyse her yerde olabilirdi ve asıl bulmam gereken oydu.
Etrafıma bakındım. Gözüme batan şey sadece ağaçlardı. Ayağa kalktım ve ağaçları tek tek taradım. Yaklaşık 20 dakikadır ağaçları tarıyordum ve galiba bulmuştum. Bir ağaç gövdesi üstünde bir delik gördüm. Tam olarak kovan büyüklüğündeydi. Ağaca biraz tırmanmaya çalıştım ve başarmıştım. Evet, ikinci kovan buradaydı. Kovanın geliş açısını düşünmeye başladım. Az çok nerden çıkabileceğini tahmin etmeye çalıştım. Ben uyandığımda Koray bana çok yakın mesafede duruyordu. Yani biz bir koşuşturmacanın ardından karşılıklı konuşma şekline geçmiştik. Bunlar benim işime yaramazdı ama en ufak bir şeyi bile es geçmek istemiyordum. Çünkü bir cinayet suçunun üstüme kalmasını kaldıramazdım, az sonra buraya da birileri gelirdi. Olay yeri inceleme gelmeden inceleme yapmam gerekirdi.
Koray’ın etrafını aradım bir solukta. Kayda değer hiçbir şey bulamamıştım. Zaten çok bir beklentim olduğu da söylenemezdi. Tam ümidimi kesmiş bir şekilde ana yolu aramaya çalışacakken yerdeki yaprakların arasından küçük bir yansıma gördüm hemen gidip baktım. Yaprakların arasında bir bileklik bulmuştum. Fazlasıyla iyi bir delildi bu. Bilekliği elimde inceleyince bir yerden anımsamaya başladım sanki. HATIRLIYORDUM.
Buz kesmiştim.
Bu benim müvekkilimin bilekliğiydi. Evet hem de ta kendisiydi. Derin bir nefes aldım. Tam da şu anda Koray’ı da öldüren, Demir’i de öldüren beni bayıltan kişinin savunduğum müvekkilim olabileceği sırtıma hançer gibi saplandı. Ama iki ihtimal daha vardı. Bu bileklik bir taşta iki kuş vurmak için katil tarafından bilerek bırakılmış olabilirdi. Bir diğer ihtimalse bu bileklik demirin öldürüldüğü gece düşürülmüştü. Ama içimden bir ses bana en başta düşündüğüm şeyin daha yakın ihtimal olduğunu söylüyordu. Ben Koray’ın cesedinin başında kara kara düşünürken, polis ekiplerinin geldiğini gördüm.
Şimdi anlıyordum ki asıl macera şimdi başlıyordu. Avukatı olduğum bu dosyada artık bende baş şüphelilerdendim. Polisler bana doğru yaklaşırken hepsi sanki emindi benim katil olduğumdan. Bu anda başımdaki kanama hâlâ devam ediyordu. Kanlar başımdan enseme doğru süzülüyordu. Kanın vücudumdaki sızıntısı beni ürkütmeye yetiyordu. Zihnimde bu şekilde düşünürken bir anda bir psikopat gibi kendi kendime gülmeye başlamıştım. Etrafımda insanlar bana yaklaşırken dehşet içinde bana bir de Koray’ın yerdeki kanlar içerisinde olan cesedine bakıyorlardı. Gülmemin sebebi içinde olduğum bu durumda beni ürkütenin başımdaki kan olması. Aslında çok açık ve net bir şekilde korkumun kasten insan öldürmeden içeri girme olduğunu biliyordum.
Ama hiç korkmuyordum sanki bundan. Kendimden emindim çünkü. Bir şeye inanırsan yapardım. Bu hep böyle olmuştu. Hayatımın her yerinde bir şeyi başarmamdaki neden ona inanmam, kendime güvenmem olmuştu.
Ben böyle psikopat bir şekilde gülerken bu hallerim sanki ben katilim diyordu. Sonra Emris komiser beni kolumdan tuttu ve çok pratik bir şekilde beni ağaca dayamıştı. Vücudumdaki yaralar ağacın tırtıklarına değdikçe kendimi bir işkencede gibi hissediyordum. Kelepçelenmiştim. Yine psikopat bir şekilde gülmeye başlamıştım. Hâkim olamıyordum şu an sanki kendime. Bu sefer kahkahalarım daha da yükselmişti. Doğruyu söylemek gerekirse kendimi hep böyle bir adrenalinin içinde hayal etmiştim. Emris Komiser Sedat’a, Sedat Emris Komiser’e bakıyordu. Ardından ikisi de bakışlarını bana çevirdi. Ne yaptın dercesine bakıyorlardı. Gülüşlerim onların aklında şüpheleri daha güçlendiriyordu. Ama bu kadar rahat olmamın sebebi suçsuzluğumu bilmemdi.
Evet, bu polisleri adliyeden tanıyordum. Daha önce Emris Komiser ve Sedat’la defalarca aynı dosyada buluşmuştuk. Az çektirtmemiştim ama biliyorum seviyordu onlar da beni. Ben genelde sevilen kişiydim. Renkli enerjik bir karakterim vardı.
Araca binmiştik. Adliyeye doğru ilerliyorduk.
İçimde korku değil merak vardı sadece. Hiçbir şeyden korkum yoktu şu an. Merakım da bundan sonra ne olacağıydı. He bir de müvekkilim Akkan Sarmaşık. Galiba sayın müvekkilim beni biraz uğraştıracaktı.
Kirpi Edebiyat ve Düşün Dergisi olarak öyküsü için Hacı Sabancı Anadolu Lisesi Yaratıcı Yazarlık Kulübü Öğrencilerinden 9F Sınıfı Zeynep ALİN OYLUM‘a teşekkür ederiz.