ÖYKÜ 673
Yedek – Sultan Sahinyılmaz
Kabul etmeli ki, yıpranmayan şey yok şu dünyada. Fakat yıpranan çoğu şeyin de bir yedeği düşünülmüş çoğu zaman. Araba alıyorsun, stepnesi içinde. Yolda kalmayasın diye. Kalbinin ana damarlarından biri tıkansa, Allah bacağında yedek bir damar yaratmış. Hatta gömleğin düğmelerinin bile giyeni yarı yolda bırakma ihtimalini düşünmüş üretici firması. Yedek bir düğmeyi, içindeki etikete ekleyivermişler. Sadece […]
Maşulu – Hicret Birik
Bir sabah Maşalu halkı, duyanı dehşete düşüren dört cinayet haberiyle uyandı. Yetenekli hafiyelerden olan, fakat altmış beş yaşını doldurunca zorunlu emekli edilen Bremenli dört kafadar yakalamıştı katilleri. Sıkıntıdan, kafa dağıtmak için gittikleri bir meyhanede yan masada oturan dört kişi, içkinin verdiği akıl uyuşukluğu ile suçlarını ağızlarından kaçırmışlardı. Bizim emekliler de yüklü bir ödül alırız ümidiyle […]
Keloğlan ile Sığırcık Kuşları – Tahsin Melan
Bir varmış, bir yokmuş. Evveli evvel iken; develer tellal, pireler berber iken; ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken; güzel ülkemizin bir yerinde fakir mi fakir insanların yaşadığı küçük bir köy varmış. Fakirlermiş ama mutlularmış. Her şeyleri yokmuş ama var olanla yetinmesini biliyorlarmış. En önemlisi karınları tokmuş; kimselere de borçları, minnetleri yokmuş. Dolayısıyla huzurlu mu […]
İki Bir – Salim Altıntaş
Anlaşılan sevindirici bir haber almıştı Tayfun. Çok mutluydu çünkü. Acaba ağzım kulaklarıma varıyor mu, diye düşünüp yanaklarını çekiştirdi. Kaşını, gözünü oynattı. Yüzünü buruşturdu. Deyimin burunla bir ilgisi olmadığı halde burun deliklerini şişirdi. Kulaklarını aşağı yukarı hareket ettirdi. Yetmedi başka başka tuhaf hareketler yaptı. Baktı ne yaptıysa olmuyor. Ağzı kulaklarına varmak deyiminin hatalı olduğunu düşündü. Tayfun […]
Üç Yüz Otuz Üç – Berrin Yelkenbiçer
Nasıl sıcak. Klimalar da çalışmıyor. Sordum girişteki görevliye, uzun boylu, yakışıklı da bir oğlan. Bıyıkları salmış kara kara. Bir artiste benziyor ama kim çıkaramadım. Maalesef, arızalı hanımefendi, dedi. Kalın sesi kara bıyıklarına yakışıyor. Tavanda bir pervane var ama aksak ritimle dönüyor. Üç fır fır, bir duruyor, üç pır pır, bir duruyor. Sanki görünmeyen bir mehteran […]
Ben Senin Kaderinim – Gürhan Gürses
Sırtında heybesiyle, ayağında çarığı, başında serpuşuyla çok heybetli duruyordu münzevi. Kalbine bir kıymık batmış gibi sancıyordu, gözleri şaşılacak denli iri ve karaydı. Doğuştan hak eliyle gözlerine sürmek çekilmiş gibiydi. Bir hayal gibi duruyordu. Vardı ama yoktu gibi. Gözünün karalığı ömrünün karanlığına delalet ediyordu. Üstünün başının hırpaniliği onun aşk ehli olduğunun kanıtıydı. Bu dünyadan vazgeçmiş gibi […]
Karıncaların Ölülerini Sevme Biçimleri- Josef Hasek Kılçıksız
Anılarımın zeytin kraliçesi, kara gözlüm, sevgilim. Sevilenlerle temasın kesildiği bir kopuş mesafesinden yazıyorum sana. Uzağın varlığını inkâr eden bir geminin içindeyim. Benimkisi sürüklenerek bir limana ulaşma yanılsaması. Uzağın varlığını inkâr edenler kendi içlerindeki uzak tarafından kemirilir sadece. Denizin alnındaki yakamozları öperken şilepler, sen bana kıyıdan uzaklaşan geminin ardından değil de giden geminin içinden […]
Bozuk Saat – Gülşah Babayiğit
Kan revan içinde kalmıştı. Avuçlarında tuttuğu yüreği, dostun dilden hançeri ile ikiye bölünmüş. Sevgi ile kaydedilmiş her hatıra, ihanete karışıp, nefesi kesilene kadar acı olup akmıştı avuçlarından. Kalpten kalbe giden yolun üstündeki tüm köprüler yıkılmış. Enkazın altında kalan yine bir kadın olmuştu. Gece nöbeti ağırdır. Uyanık kalmayı başarabildiğin anların çoğunda, hayalle gerçek arasında bir çizgidesindir. […]
Halime – Hatice Dökmen
Sabah saatleri olmasına rağmen Kadıköy İskelesi’nde parmakla sayılacak kadar insan ya vardı, ya yoktu. Büfeciler, çingene çiçekçiler bile tek tük görünüyorlardı ortalıkta. Balon Kafe’yi geçip Moda Sahili’ne doğru yürüdüm. Kalın montum, yün bereme rağmen denizden gelen esintiyle üşüyordum ama aldırış etmedim. Akşam yaşadığım tek kişilik kutlamada alkol şişede durduğu gibi durmamış, fondip yaptığım her kadeh […]
Dalına Binen de Giden – Yasemin Evren
Bir öğretim yılı çalıştım ilk atamamın yapıldığı Afyon’un o dağ köyünde. Bana kalsa çok mutluydum. Ama, ev arkadaşım evlenip Adana’ya gidince ben yalnız kaldım. Ailem bu duruma bir çare düşünürken ben “inşallah bir çozüm bulamazlar da burada kalırım” diye dua ediyordum içimden. Köylüyle içli dışlı olmuştuk iki hanım öğretmen. Sanki ailelerinden biriymişiz gibi kol kanat […]
Mevlüde Hanım – Berrin Yelkenbiçer
Ben tanıdığımda artık Mevlüdanım teyzeliğe ve deliliğe varmıştı. Birbirine bitişik dört ahşap evi sağdan saydığında en baştakinde o, hemen yanındakinde biz oturuyorduk. Çocukluğumun dolu dizgin yılları. Dizlerimdeki ve dirseklerimdeki yaralar geçmeden yenileri açılıyor, öyle güzel. Kızlı erkekli çetelerimiz var. Tokyo’nun uzaklarda bir şehir değil de parmak arası terlik olduğu zamanlar. Biz o terliklerle soluksuz koşabiliyoruz. […]
Yaz Temziliği – Seda Arguz
Orada öylece oturmuştum masanın başında. Yanımda ki paşasakalı ağacının arılarıyla sohbet ediyordum. Bahçedeki küçücük toprak parçasında envai çeşit dünya kendi halindeyken, lavantalar serbest konuşmacılar, bahçenin sarı gülleri fazlasıyla manidardı. Arılar sistemin çilelerinden dem vururken ben de bir gözümle çimlerin üzerindeki kurumuş yaprakları izliyordum birazdan olacakların çok da farkında olmadan. Mevsimlerin döndüğü dönemde de değildik güneş […]
Koço Hüseyin – Reşat Çoşkun
Annesi, “Cansu, o içtiğin ne!” diye ünledi! Hışımla çocuğun kolundan tuttu. Çocuk yarım yamalak bir konuşmayla “Anne süt içtim. Bu süt çok acı.” dedi. Annesi, pis süt olduğu için acı, bundan sonra her bulduğunu bana sormadan yeme içme, tamam mı? Çocuk tamam, dedi. Annesi çocuğun elinden aldığı bardağı öfkeyle taşa çaldı. Etrafa saçılan çam kırıklarının […]
Son Yorumlar