ÖYKÜ 673
BENİ YALNIZ BIRAKMA – DİDEM SAYAT
‘‘ Ben kötü bir şey yapmadım. Hiç kötü bir şey yapmam ki ben! ’’ Selma, banyonun kapısını açtığında keskin bir çığlık attı. İstemsizce yapmıştı bunu. Sesi çatlak çatlak yankılandı boşlukta. Firuze Hanım, kendi kendine mırıldanıyor, kötü bir şey yapmadığını söylüyordu durmaksızın. Selma’nın çığlığı yaşlı kadını korkutmuş, söylenmesi bir anda ağıta dönüşmüştü. Neredeyse yarı çıplaktı. Geceliğini […]
DİRİLİŞ – GÜRSEL ÖZKIR
Yıllardır, hatta doğmadan önce beni vadinin kör kuyusunda gözleri kapalı hapsetmeye, kendilerine mahkum diretmeye ısrar ettiler bahar görmemiş vicdan çölleri. Çok uğraştılar beni benden edip, kendilerine uşak kılmaya… Ancak adımın özgürlük, soyadımın eşitlik olduğunu bilemiyorlardı… Yıllardır eşitlik ve özgürlük gözlerimin kapaklarını haksızlık kayalarının ağırlığına ve eşitsiz işkence yüküne terk ettiler. Bilemezler ki, terk edilen özgürlüğün […]
Mum – abdullah özçelik
Yarın giymeyi planladığınız kıyafetler çamaşır; kirli tabaklarınız, bardaklarınız ve tencereleriniz bulaşık makinesinde temizlenirken ve bu yorucu ev telaşınızdan sıyrılıp kendinizi kahve ve güzel bir film ile ödüllendirmişken, aniden kesilen elektrikler öfkeden başka hiç bir şey hissettirmez insana. Yapmanız gereken şey bellidir: Zihninizden uzuvlarınıza doğru koşarak ilerleyen öfke duygusuyla birlikte, evinizin bir köşesinde duran işe yaramayan […]
ÇİKOLATA – metin yoksu
-Kolay gelsin. -Sağ ol. Çocuklar uyudu mu? -Evet, uyudular. -Dur şunlara bir bakayım. -Yavaş ol. Ufağı zor yatırdım. Uyanırsa canlanır, kerata sabahtan beri “babam gelecek çikolata getirecek” diye ağladı durdu. -Kalksın aldım çikolatasını… -Gözünü seveyim uyandırma sonra seni de beni de uyutmaz. -Hadi öyle olsun. -Aldın mı maaşını. -Aldım. Ne yemek var? -Karnıyarık yaptım. Sen […]
Buğulu Hayaller – Mert ÇELİK
Yağan yağmurun ardından yerin yaş olması belli ediyordu zaten yağmurun yağdıgını . Tıpkı benim seni sevdiğim andan itibaren kalbimde uçuşan kelebekler gibi .Yerin ıslak olması yağmurdanmıydı , belkide ıslatmişti bir esnaf toz olmasın dükkanının önü diye , ben dökülen suyun aşaği doğru süzülmesi ile yolun tamamını ıslak gördüğümden mi böyle düşünüyordum ..Nasıl bakarsan öyle görürsün […]
Günde iki defa doğruyu söyleyen yalan makinesi – Mücahit Kabaran
Kalıplaşmış cümleler ve tekrardan ibaret düşünceler arasında sıkışıp kaldım. Yeni şeyler türetmek istemiyorum. Farklı olayları farklı yollardan ele almaktansa, aynı konunun kabuk bağlayan yaralarını soymayı tercih ederim. Belki de bu yüzdendir takıntılı hallerim. Anlaşılmaya uğraşmayı bırakalı uzun zaman oluyor. Alnıma dahi yazsam ismimi, ismin ne diye defalarca soruluyor. Ya farklı alfabeleri kullanıyoruz, ya da farklı […]
KARIŞIK TURŞU – MEHMET AKİF DUMAN
Gecenin yarısı. Belki sabaha yakın. Karnıma yediğim tekme ile iki bükülmeye hazırlanırken bir de dirsek yedim çeneme. Ve nihayet mırıldandı hanım: -Turşu bul bana…. Aklımdan akraba listesi, açık benzinciler, seyyar turşucular, alt kat komşu, muhtar, özel gün ve gecelerde turşu partisi verme potansiyeline sahip mahalle sakinleri, turşu suyu içen alkolikler ve nihayet mama yerine turşu […]
Hırsıza Teşekkür -İbrahim Tekpınar
Cep telefonunun hayatımızda bu kadar elzem olmadığı dönemlerdi, sadece reklamlarda gördüğümüz ve üniversiteye gidince alınan bir bakıma rüştünü kanıtlama icraatıydı. Sınavlardan sonra kazandığım Mersin Üniversitesi’ne gidip kayıt yaptırdım tabi herkese kanıtmala mevzusu kaldı. O dönemde de burs denen şey hemen verilmezdi, o dönemde ilk burs üç ayın birikmiş bursuydu. Onunla hovardalık yapanlar mı dersin, karı […]
Aşk ki gerisi vesaire… – vildan zeynep Can
İnsan ki aşkı taşıyan. Aşk ki kendini insana taşıttıran. Aşk ki en çok kadına yakışan. Kadın ki aşk’a ruhunu katan. Ruh ki bedelsiz Allah’a ait olan. Allah ki tek ve birdir. Aşk ki tanımlanamayan, belki binlerce kez açıklanan.Tek bir bakışla kalbini çalan adam ki sevmek mantığı ile yaşayan. Sevgi ki Leyla’ların, Şirin’lerin, Aslı’ların nazı; Mecnun’ların, […]
PARMAK UÇLARINDA AŞK – Hakan GÜLÇAY
Bazen umarsız dikkatime rağmen kendimi diğerleriyle karıştırıyorum. Fakat diğerleri de bendim ne garip. Belki de karışıklığın asıl nedeni buydu. Çünkü ben tek değildim. Hayatım boyunca diğerleri peşimden ayrılmadı. Ne yalan söyleyeyim, hoşuma da gitmiyor değildi hani. Bazen biriyle, bazen de bir diğeriyle yaşanılan hayat her ne kadar zor olsa da, aslında bir o kadar da […]
SON “BAHAR” GÜNLERİ… – songül korkmaz
Eylüle merdiven dayamış bir yaz daha senelerden düşerken ve ayvalar olgunlaşmasını henüz bitirmişken en erdemli acıların altında semâvi bir sessizlik yaşayan insan olgunlaşıyordu. Artık güneş görmeyen ruhu; yitik hayallerin sağanağında kendi gözyaşıyla ıslanıyordu. Islanıyordu iş o ya bir türlü uslanmıyor hep aynı sıcak hayale salıncak kuruyordu son bahar siteminde. Kader onu hüznün beşiğinde sallarken o […]
Eller ve Devlet – özden çagrı özçelik
Tren raylarının üzerinde oturuyorlardı. Tepedeki Güneş’e bakılırsa Tanrı’nın yeryüzündekilerden hıncını alır gibi bir hali vardı. Ancak onların bu sıcaktan ne etkilenecek halleri ne de bundan yakınacak güçleri vardı. Güneşin yakıcılığından kararmış ve derileri soyulmuş burunlarından ter akıp bir ip gibi toprağa düşüyordu ve toprakta türlü şekiller oluşturuyordu. Yakup’un ter damlaları birleşip bir Antik Yunan tablosu […]
DÖNEN ÇARKIN OYUNLARI – BEGÜMHAN VARLIK
Savaşın etrafında dönen çarkın insanları, geçmişin gününü yaşamak istiyor. Ele geçirilmiş hırsların içinde, intikamın son kadehi sunuluyor. Sisli pencerelerin ardında oluşan sanatın gözyaşları, uçurumun kenarında bulunan dalgaların arasına karışıyor. Çıkarılan her şiddetli fırtınada, sanatın kaleleri birer birer yıkılıyor. Barışın insanları bir yandan haykırırken, fark edilmeyi bekleyen tutsaklık alevleniyor. Alevlerin içinde kavrulan intikam, son sunuş şeklini […]
Son Yorumlar