
Tırtıklı dillim, testere bakışlım,
kuyu ağızlım,
ben de konuşmuyorsam kırgınlığımdan.
Sesler halkalanarak açılıyor asırlar gibi içinde,
Sen, yan yana dizilmiş dokuztaşsın dirimi koruyan.
Bir çiğ damlasısın, ortaçağda azametle parlayan.
Su dönüyor, su akıyor değirmenin içinde,
Öğütmek için ne varsa atalardan arta kalan.
Taştan bir anıttır adresin,
üzerinde Kızıldeniz’e açılmayı bekleyen mavi gemi desenleri olan.
Marangoz gibi oyuyorum içimi hiç durmadan,
hem de kendime hiç acımadan.
Haydi! Ne duruyorsun?
Sal kendini aşağıya bayırdan.
Yuvarlan, yuvarlan!