ÖYKÜ 673
Barışın Dört Çocuğu – Hazal Çakmak
Karanlığın serinliğini cilalamak isteyen küçük eller, atlastan gecenin zencefil kandillerinin yıldızlarına erişmek isterler. Onların dünyalarında piramitlerle Tac Mahal’in tepesi arasına kocaman bir salıncak kurulabilir, mutfak seramikleriyle pişti oynanabilir, buzdolabından deniz altındaki restorana çıkılabilir, masanın altından Broadway’e; Disneyland’dan renklidir. Savaş zamanında çocuklar için kocaman bir masada Churchill ve Hirohito oyuncak silahlarla oynuyorlardı ama oyuncak silahlarla oynadıklarını […]
EN GÜZEL YOL ve EN İYİ YOLCU – Erhan Tığlı
Bizde yol kazası ve belası çok bol bir yerdir. Hepimiz yolcuyuzdur bir bakıma. Yazarlar da doğumdan ölüme uzanan bu uzun, ince yolda yürümüşlerdir ama boşuna değildir yürüyüşleri, yolculukları. Yürürken çalıları, dikenleri yolmuşlar, kirleri, tozları süpürmüşler, adım attıkları yerleri çiçeklere bürümüşlerdir. Sanat yolu böyle güzel bir yoldur işte.Atilla İlhan, “Şubat Yolcusu” şiirinde, “seni kimler çizebilir şubat […]
Nevres Hanım – Ruhsar Ünsal
Nevres hanım ailemizin babaannelerinden biriydi, soğuk bir günde tek katlı bahçeli göçmen evine gittiğimde beni sıcacık, yüksek ve parlak pirinç başlıkları olan,nakışlı bol yastıklı bir karyolanın durduğu tek göz odasına aldı, duvarda kocaman bir saat tiktaklarıyla,köşede döküm soba kızarmış kapağıyla , büyükçe bir ekranı olan o zamanların meşhur markası sony renkli televizyonuyla ! bir anda […]
KADIRGA LÜTFEN! – Meral Kurulay
“Lütfen dikkat Atina-İstanbul için son çağrıdır, yolcuların çıkış kapısına gelmeleri rica olunur“. Yerinden kalktı çok heyecanlıydı, o büyülü şehre gidiyordu. Babası ölmeden önce her şeyi anlatmıştı. Uçağa bindi, eşyalarını yerleştirdi, koltuğa oturdu, kemerini bağlayıp arkasına yaslandı, usulca gözlerini kapadı. Aklı hâlâ Atina sokaklarındaydı. Babası da “İstanbul’da tepelerle çevrili derdi Atina gibi.” Nedense İstanbul’a […]
Gümüş – İlknur Gök Gültekin
Üzerime kapılar kapananı yıllar olmuştu. En son ne zaman bir insan görmüştüm, inanın hiç hatırlamıyorum. Tek bildiğim şey şu tahta kapıya kilit vurulalı uzun zaman olduğu… Biliyor musunuz? Burası bir dönemin en işlek kütüphanesiydi. Gece gündüz tıklım tıklım olurdu. Aradığınız kitabı bulduysanız, ayakta kalmadıysanız sizden şanslısı yoktu. Günün değişik saatlerinde gelen insanları gözlemlemek o zamanlar […]
Uçuş İzni – Zeynep Kasap
Sabah uyanıp işe gitmek için hazırlanıyorum. Çantamı da alıp tam elim bordo atkıma uzanacakken, aklıma geliyor akşama bizimkilerle buluşacağım. Renkli şallarıma, atkılarıma göz gezdiriyorum. Daha zarif daha şık daha hafif görünüyorlar. Bunlardan birini seçeyim derken ani bir kararla alıveriyorum bordo atkımı. İçimden mazeretim hazır ” soğuk’’ akşam daha da soğuk olacak ” Kalın, yünden, boyu […]
Caretta Caretta – Josef Hasek Kılçıksız
Zamanın her ânı hiçbir şeyi tebliğ eder gibi kötücül mevsimler sürüyor önüme. Gerçi derlediğim çiçekler hep yanlış mevsimlerde solup kurudular Nora. Her gece sıtma nöbetlerine tutuluyorum. Mektup sıtması. Yokluk ve yoksunluk nöbetleri. Onca beklemeyi bir yalana sığıştırıyor zaman. Kuşlar, kırmızı kiremitli çatılar ve koca şehir, hep birlikte mektubunu ve güneşi bekliyoruz, seni bekliyoruz Nora. Bir martı […]
Kırmızı Atkı – Sevil Usta
Soğuktu… Ayaz vardı dışarda. Sonbahar kışa dönüyordu usulca… Aklına geldi kırmızı atkısı. Çekmecesinden çıkarmak istedi. Elini usulca kırmızıya uzattı ama dokunamadan geri çekti. Aklına geldi atkısının boynunu son sarmalayışı ve adamın boynuna son sarılışı. O an hissetti kırmızının soğukluğunu sıcak bedeninde. Arnavut kaldırımdaydı o günde köşe başında. Adamı bekliyordu çocuksu mutlulukla ve atkısıyla. Adamsa geç […]
Pıhtı -Kadihan YALÇIN
Bu odada yatardı hep. Hep bu odada yatardı. Duvarın dibindeki şu tahta divanda boylu boyunca yatardı. İstese de başka bir odada başka bir divanda yatamazdı. Hep bu odada, bu divanda yatardı annem! Televizyon izlemeyi sevmezdi pek. Boş durmayı da sevmezdi. Boş durmayı sevmezdi ama hep de boş boş yatardı. Ayağım kıbleye gelmesin diye en başından […]
HER ŞEY ALLAH’TAN – Burak AKBAŞ
II Altay’ın ölümünden bir hafta sonra Altay’ım hep düşündüm, korktum ne yapacağımı bilemedim. Beni bırakıp gittiğin gün sana çok kızdım. Ölüm kurtuluş muydu? Sen ne ara bu kadar bencil oldun? Kendini düşündün de şu zavallı karını mı düşünmedin? Para bu kazanılıp ödenmez miydi? Neyse… Seni asla affetmezdim, affetmeyecektim. Bugün aldığım haber her şeyi tam tersine […]
Kırmızı Traktör – İrem Seval
Memleketine dönmeden önce üniversiteyi bitirene kadar gecesini gündüzüne katmıştı. Babasından da destek alacağını düşünerek bir otomobil peşinatını biriktirmişti. Özgür rüyalarında sevgilisi yerine hep güçlü motoruyla parlak kırmızı rengiyle yollarda iz bıraktığı arabasını görmüştü. Gökyüzünden koparılmış iki demet mavi, kalbinde kök salan bir çift yeşil anlamlı bakış yerine arabanın dikiz aynasından solladığı şoförlerin şaşkın bakışlarını görmeyi […]
Yeraltından Sesleniyorum – Aylin Çelik
Bugün tam bir hafta oldu kabustan geriye. Yine her hafta olduğu gibi sıradan ve sıkıcı pazar gününe pazarcıların sesleriyle uyanmıştım. Herkesin pazartesi sendromu olur, benimse pazar. Evimin bitişiğinde ki kapalı pazar yerinden dolayı. Köylülerin sattığı köy ürünlerini bulabildiğim yakınlardaki tek yer. Organik demeyeceğim, çünkü bu köylüye etek dopiyes giydirmek olur. Bırakalım şalvarlı, kasketli kalsınlar. Pazardayım… […]
Kiosk – Bihterin Okan
İki gün önce çalışma odamızın yerleşim düzenini değiştirmeye karar vermiştik. Pek geniş olmayan odayı verimli kullanabilmemiz için, Köln’de aldığım ahşap tahta masamdan vazgeçmem gerekiyordu. Bu oda için o çalışma masası çok büyük gelmişti. Evin yakınındaki baumarketin marangozhanesinde bir ahşap tahta kestirip, tahtaya uygun dört tane metal bacak da uydurduğumuz zaman, ucuz yolla edindiğim bir masam […]
Son Yorumlar