
Bugün benim saltanatımın ilk günü. Memleketin dört bir yanından gelen akrabalarım ve arkadaşlarım burada. Herkesin uzak yollardan sadece benim için gelmesi ne büyük bir sevgi gösterisi. Beni görmek için ayakta duruyorlar, bu kadar insanın benim huzurumda ayakta beklemesi ne büyük bir güç gösterisi. Bugün benim saltanatımın ilk günü. Bu sabah yıkanırken bile asla yormadım kendimi. Yanımdaki kadınlar beni yıkadılar ve güzelce sardılar bedenimi. Bugünün kraliçesi benim ve herkes benim huzurumda. Herkes bana karşı olan sorumluluğunun farkında. Taç giyme törenim bitsin de tahtıma gideyim artık. Omuzlar üstünde tahtıma taşınayım. Herkes saygılı davranıyor bugün bana. Günün birinde kemiklerimi kıran adam, çocuklarımın babası, şimdi nasıl da saygılı önümde. Başını kaldırmaktan bile aciz. Otuz yıllık hayatım boyunca bugün saltanatımın başladığı gün, nihayet benim günüm de geldi. Biricik babam da gelmiş taç giyme törenime, tıpkı çocuklarımın babası gibi o da huzurumda boynu bükük duruyor. Belki pişmandır, beni birkaç koyun ve bir tarla karşılığında verdiği için pişmanlık çekiyordur. Fakat bu pişmanlık kızını vermenin değil, böylesine bir saltanata sahip olan kızını bu denli ucuza vermenin pişmanlığı. Tahtımdan kalkıyor ve şatonun kulesine çıkıyorum, tepeden bakıyorum herkese, başlarını kaldırıp bakmaya cesaretleri bile yok. Adamların hepsi sıraya giriyor gözlerimin önünde. Bana olan saygılarını göstermek için sıra oluyorlar. Kuleden inme zamanım geldi, az önce oturduğum tahtıma kadar muhafızlarım eşlik ediyor. Oturuyor ve bu adamların saygı gösterisini izliyorum. Mahallemizin imamı da burada, on iki yaşımda saçlarıma kurdele taktım diye beni azarlayıp babama şikâyet eden, “kızını dövmeyen dizini döver” diyen imam. O da saygıyla duruyor karşımda. Abim de gelmiş en önde duruyor. Kemiklerim kırıldığında arayıp yardım etmesi için yalvardığım, “karı koca arasına girmem, o senin kocandır, hak etmişsindir” diyen ve telefonu yüzüme kapatan abim. Sanki bu gücüm onu da pişman etmiş yaptığına. Abimin yanında amcam duruyor. Ben okula gitmek için babama yalvarırken “kız çocuk el malı, gidecek şeye masraf edilmez” diyerek babamın aklına giren, okumama engel olan amcam. Ben el malıydım öyleyse bu törende neden ev sahipliği yapıyorsun diye kızmak geliyor içimden fakat susuyorum. Annem ve ablamdan öğrenmiştim bunu. “Kadın dediğin susar” derdi annem. Zavallıcık kendi annesinden de öyle görmüş ne yapsın…
İşte şimdi tahtıma kurulma zamanım geldi. Omuzlar üstünde taşınıyorum tahtıma. Babam, abim, amcam, çocuklarımın babası tuttular koltuğumu beni tahtıma taşıyorlar. Beni en çok ezen adamların omuzları üstünde çıkıyorum tahtıma, bundan daha büyük bir saadet olamaz. İşte tahtımın önündeyim artık. Beni tahtıma yerleştiriyorlar. Bu tahtın bu kadar soğuk olacağını tahmin etmemiştim, örtün üstümü diyorum ve sözümü dinliyorlar. Üstümü örtüyorlar. Bütün sevdiklerim birer birer toprak atıyor üstüme. Herkes son görevini yerine getiriyor artık. Tamamen örttüler üstümü, üşümüyorum. Ve saltanatımın son saniyeleri de bitiyor böylece. Herkes gidiyor. İmam efendi kalmış bir tek yanımda, annem bile gitmiş. İmam da son görevini yerine getirip terk ediyor beni burada. Muhafızlar geliyor yanıma ve başlıyor yargılanmam.
Bugün, benim saltanatımın ilk günü. Babamın beni mal mülk karşılığı verdiği adam tarafından kemiklerim kırılarak öldürüldüm, son dakikalarımda abimi aradım yardım etmesi için yalvardım, telefon yüzüme kapandı. İki çocuğumun gözleri önünde acı içinde can verdim. Her zaman susmanı söyleyen annemi dinledim ve kemiklerim parça parça edilirken bile sesimi çıkarmadım. Ben kendi çocuklarıma susmayı öğretmedim, bu sayede bulundu cansız bedenim. Tüm komşularım toplanmıştı onların sesini duyunca. Sonra bir komşu teyze geldi yanıma, bir örttü attı üstüme, örtünün üstüne ise bir bıçak koydu. Yapılacak iş miydi bu, ya çocuklar yanlışlıkla kendilerini keserse diye çok korktum. Kemiklerim kırılırken de çok korkmuştum. Bir adama satılırken de abimden yardım dilenirken de çok korkmuştum. Son duyduğum ses üç yaşındaki oğlum ve sekiz yaşındaki kızımın “anne n’olur uyan!” diyen feryatlarıydı. Ben anneydim, el malı olan bir kızdım, benim bir adım yok, hiçbir zaman da olmadı. Bugün benim saltanatımın ilk günü. Musalla taşındaki o yerim de yok artık. Bugün benim saltanatımın son günü.
Bir cevap yazın